göz yasları sel oldu akar akar durmaz dostlar kolkola aglayanlar kardes bu sessizlik niye bu acı niye cami avlusu cok kalabalık aglayanlar susmaz bir yigit ölmüş genc bir delikanlı sözü öz dostlugu hastır O SÜLEYMANDIR candır tanımayanlar bilmez sofrası herkese acıktır ekmegini paylasır darda kaldıysan kosar kalbi saf bilmez kötülük bilmez yalan dolan hısım tanır dost tanır SÜLEYMAN Adam gibi adamdır bilenler bilir hepimizde hakkı vardır onu anlatmak gururdur kabüllenmek cok zordur öyle zorki sanki kalkıveripte kanal boyunda bi tur atalım az demli birer cayla bi sigara yakalım sanki sen ölmedinde gelivercekmisin gibi be amca oglu RABBİM CENNETİNE ALSIN RUHUN SAAD OLSUN
Mehmet Akif'in "Ezanlar" (4) adlı şiirinde de benzer bir tabloyla karşılaşırız. Orada da bu İlahî ses, bütün cihanı sarsar. Ezan sesi gökyüzüne yayılınca her taraf nura garkolur. Ve gece karanlığında sadece cânân görülür, her yer Allah'ın varlığıyla dolup taşar. Allahu Ekber haykırışı Mevlâ'ya yükselince, varlığın o karanlık sinesi Sînâ'daki tecelli makamına döner. Allah bütün azametiyle ve hâkimiyetiyle hissedilir. Mesafeler her an onu anan sözlerle çınlar. Ezanlar, tesbihler, zikirler hep o hâkimiyete duyulan saygının ifadesidir. der ve Yahya Kemal... Rûhumun senden İlâhî şudur ancak emeli: Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli; Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. der... başka söze ne gerek Vatan şairlerimiz her şeyi anlatmış.. sağlıcakla