( "Esaret altında yaşamaktansa, şereflice ölmek evladır" )
Değerlli Kuyucak' lılar
Muharem ayı ile ilgili bir yazıyı sizlerle paylaşmıştım. Muharrem Yüce Rabbimizin "Ey Muhammed, sen olmasaydın yaratmazdım âlemleri" diyerek şanını yücelttiği, Ona olan muhabbetinin ölçüsünü ortaya koyduğu değerli bir aydır.
Bu yazıda da bu güzel ayın içinde bulunan hepinizin bildiği gibi İslam tarihi içinde her vicdan sahibi insanı, derinden üzen bu acıklı vakayı, yüzlerce yıldır hâlen aynı ıstırap ve üzüntü dolu duyguyla anmayı sürdürebilmek, gerçek ehlibeyt dostluğunun, Peygamber bağlılığının en samimi belgesidir. Zira bu ay; Yüce Peygamberimizin torunu, dava adamı, Hz. Hüseyin efendimizin, kardeş ve evlatlarıyla, inanmış dostlarının hunharca Hicri 1371 yıl önce Kerbela'da şehit edildiği Muharrem ayı içindeyiz.
Bu vesileyle her birine gökteki meleklerin bile ağladığı, tüm Kerbelâ şehitlerini rahmetle yâd ediyoruz.
Değerli kardeşlerim,
İnanıyorum ki kıyamet gününe kadar kesinlikle unutulmayacak olan Kerbela vakasının öncesi ve sonrasında meydana gelen hadiseleri, sadece tarihi hatıra şeklinde yâd etmek, aynı zaman da; Kerbela hakikatinin iç yüzünü de anlamamak demektir.
Çünkü hakkaniyet, insaf ve edep değerlerinin katledildiği, Kerbela vahşeti, sonrasında; cahilliye Arap gelenekleri yeniden yeşermiş, putperest zihniyet, inkârcılık, adaletsizlik yağma ve gasp, saltanat sahiplerince tekrar diriltilmiştir.
Dolayısıyla Hz. Hüseyin efendimizin bu mücadelesi; bir taht kavgası değildir. Bu mücadelenin temelinde; onurlu ve hür yaşamanın yolunu açan bir hak mücadelenin destanı yatmaktadır.
Diğer taraftan, Peygamber efendimize düşmanlığın başını çeken dedesi Ebu Süfyan'ın, Hz. Ali'ye muhalefetin başını çeken, Hz. Hasan'ı zehirleterek şehit eden babası Muaviye'nin yolunu takip ederek, insani düşünce ve değerlerden uzaklaşan, Yezid; şehevi ve dünyevi arzularının esiri olmuştur. Kur'an ve Peygamber yolunu terk ederek, akıl, feraset, sevgi ve merhamet duygusundan da sıyrılmış olan Yezid'in ve mahiyetindeki sürülerin, hunharca işlediği adeta soykırım niteliğindeki bu katliam nedeniyle, onlar; kıyamete kadar lanetle anılacak, mahşerde su yerine irin ve ateşle cezalandırılacaktır.
Onlar her mekan ve zamanda, bir destan gibi ozanların dilinde bir tarih, kopuzların telinde yürekleri sızlatan bir türküdür. Kerbela kahramanları, ağlayanların gözyaşında bir ümit, Allah'a açılan ellerde bir vesiledir. Zalimlerin karşısındaki mazlumların gururu, muharebe meydanlarındaki iman erlerinin düşmanı kahreden amansız bir mücadelesidir.
Evet.
İnsanlık şeref ve inancını, İslam iman, ahlak ve faziletini her şeyin üzerinde tutan Hz. Hüseyin ve bir avuç kahraman; zulme karşı durmanın, izzet ve hayayı korumanın ve şereflice yaşamanın ancak şerefli bir duruşla olacağını Aşura günü ispat etmişlerdir. "Hüseyin benden, ben Hüseyin'denim" diyen, "Ehlibeyt'imi seven beni, beni seven Allah'ı sever" diye buyuran, Yüce Peygamberimizin ciğer paresi Hz. Hüseyin Efendimizin şehit edildiği Muharrem ayını, böyle bir duygu ve hassasiyetle anmak; Peygamber evinin acısını paylaşmak demektir.
"Esaret altında yaşamaktansa, şereflice ölmek evladır" diyen, özgürlük mücadelesinin mazlum ve fakat kahraman önderinin yanında yer almak; Allah'ın ve Habib'inin yanında yer almak demektir. Susuz kalmış, mağdur edilmiş ama asla boyun eğmemiş Hz. Fatıma ve Ali evladına karşı yapılan bu eziyeti, asla içine sindirmemek, unutmamak ve lanetle anmak gerekir.
Şimdi yukarıdaki hadisin ışığında sormak gerekir;
Hz. Hüseyin'e kalkan kılıçlar, Peygamberimize kalkmamış mıdır?
Peki Peygamberimize kalkan kılıçlar kime kalktı?
BU GÜN DE SÖMÜRGECİ DEVLETLER VE ONLARIN İÇERİDE VE DIŞARIDAKİ MAŞALARININ KALKAN KILIÇLARI İSLAMA , YÜCE TÜRK MİLLETİNE VE PEYGAMBERİMİZE KALKMAMIŞMIDIR?
Saygılarımla,
Not:okuduğum bir yazıdan bazı alıntılar yaparak hazırladım