Bu makalemin konusu, biz insanların dine ihtiyacı var mıdır? Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu, nasıl anlayabiliriz sorusuna, birlikte düşünerek cevap arayalım. Her şeyden önce bu sorunun cevabını bulabilmemiz için, önce Allah’ın varlığını da kabul etmemiz gerekir. Genelde insanlar Allah’ın yani bu eşsiz âlemi yaratan bir gücün olduğuna inanmakta zorlanmazlar. Çünkü eşsiz ve sınırını hala keşfedemediğimiz bu âlemin, bir sanatçısı ve yaratıcısı olması gerektiğini düşünmek zor olmasa gerek.
Bizim özellikle düşünmemiz gereken, biz insanların yol gösterici bir dine ihtiyacımızın olup olmadığı ve Kur’an’ın Allah katından gelip gelmediği konusu üzerine olacak. Binlerce yıl önce yaşamış toplumların yaşantısını araştırdığımızda, insanların sürekli büyük yüce bir gücün, yaratıcının arayışında olduklarını ve zor durumlarda, ona sığınma yardım isteme ihtiyacını duyduklarını, hepimiz okuduğumuz kitaplardan öğrenmişizdir. Hatta sığınmaya yardım istemeye çalıştıkları o güçlere, hayvan hatta insan kurban ettiklerini de biliyoruz.
PEKİ, BİNLERCE YIL ÖNCE YAŞAMIŞ İLMİN, BİLİMİN NEREDEYSE HİÇ OLMADIĞI O DEVİRLE, GÜNÜMÜZÜ KARŞILAŞTIRDIĞIMIZDA, GÜNÜMÜZDE UZAY ÇAĞINI YAŞAYAN BİZLERDE, GEÇMİŞTE İNSANLARIN ARAYIŞ İÇİNDE OLDUKLARI BİR GÜCE SIĞINMA DUYGUSU, ARTIK ORTADAN KALKTIMI? Sanırım bu soruya cevabınız elbette hayır, hatta günümüzde bir yaratıcıya sığınma, ondan yardım dileme ve yol göstericiye ihtiyacının çok daha fazla arttığını söyleyeceksiniz. Peki neden? Çünkü insanlık tarihine baktığımızda teknoloji ve bilimin insanlar arasında yanlış amaçlarla kullanılması, insanlara huzur değil mutsuzluk getirdi de ondan. HATIRLARSINIZ BÜYÜKLERİMİZ SÜREKLİ, GENÇLİĞİNDEN ÖRNEK VERİP, O GÜNLERİ ARADIKLARINI SÖYLER. İnsanlar bilimi iyi amaçlar için değil, nefislerinin etkisiyle çıkarları doğrultusunda kötü amaçları için kullandılar. Yani günümüzde biz insanların çok daha fazla, inandığımız Allah’a sığınma, yardım isteme duygularımız zirve yaptı diyebiliriz.
Allah bizleri yaratırken, hiçbir canlıya vermediği, özgür iradeyi vermiş. BU ÖZGÜRLÜĞÜNDE BEDELİ OLARAK, BİZLERİ BU DÜNYADA İMTİHAN EDİYOR. İmtihan iki yönlüdür, başarı ya da başarısızlık. Bu ikisi de bizlerin elinde. Bu iki seçimi yaparken, eğer bizler Allah’ın verdiği aklı kullanır nefsimizin, duygularımızın etkisinde kalmazsak, sorun yok. Ya nefsimizin, duygularımızın etkisinde kalırsak, işte o zaman bir uyarıcıya, hatta kendimize getirecek yüce bir güce mutlaka ihtiyacımız olduğunu, yaşarken anlıyoruz. ODA YÜCE ALLAH’TIR.
İnsanlık tarihinden, onların yaşam ve davranışlarından da anlıyoruz ki Allah, bizleri bir inanca, bir dine ve bu dinin sahibi YARATICIYA/ALLAH’A sığınma, yardım isteme ve O GÜCÜN VARLIĞIYLA MUTLU OLMA, HUZUR BULMA DUYGUSU VERMİŞTİR. DAHA DOĞRUSU YARATICIYI ARAMA DUYGUSU, GENLERİMİZE İŞLENMİŞTİR. Yani Allah biz kullarına yardım ederek, bu dünyada ki imtihanımızda yardımcı olmuştur. Bizlere düşen fıtratımızdaki bu duyguyu harekete geçirmek ve AÇIĞA ÇIKARMAK olmalıdır. ONUN İÇİN İNSANLARIN HEM ALLAH’A, HEM DE ONUN YOL GÖSTERİCİ DİNİNE İHTİYACI VARDIR.
Şöyle sorabilirsiniz. Madem Allah bu duyguyu bizlere vermiş, neden dine ihtiyacımız var. Allah biz insanları bu dünyaya özgür irademizle getirmesinin nedeni, imtihan için olduğunu söyler Kur’an’da. Ama bizleri yaratırken de öyle bir özelliklerle yaratmıştır ki, insan olarak bizlerin duygularının esiri olma ihtimalimiz çok yüksek. ALLAH’IN VERDİĞİ AKLI, KULLANMADIĞIMIZ SÜRECE ELBETTE. Onun için Kur’an akla, düşünmeye çok önem verir ve bizleri uyarır ama duygularımıza, onun merkezi kalbimize de hakim olmamız gerektiği uyarısını yapar. Akla, beyne, düşünmeye bilgi-veri gönderen, kalbin ortaya çıkardığı duygular, çok etken ve baskındır. ÇÜNKÜ İNSAN NEFSİ O KADAR GÜÇLÜDÜR Kİ, AKLI VE MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ GÖZ ARDI EDİP, HERŞEYİ YAPTIRABİLİR. Onun için insanların bazı durumlarda, GÜÇLÜ BİR FİRENE İHTİYACI VARDIR. ODA ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARDIR, UYARILARDIR.
Allah yarattığı kullarının genel çoğunluğunun nefislerinin, duygularının etkisinde kaldıklarından, belirli aralıklarla uyarma, Elçiler gönderme ihtiyacını duymuştur. YANİ İNSANLARIN BELİRLİ ARALIKLARLA, UYARILMAYA İHTİYAÇLARI OLDUĞUNU ANLIYORUZ, TOPLUMUN GELİŞİMİ, EĞİTİMİ İLE İLGİLİ OLARAK. Allah biz kullarına özgür irade verirken, bu özgür iradenin de getirdiği bir sorumluluk olarak BİZLERİ İMTİHAN EDİYOR. Bizlere verdiği akıl, düşünme gücü, bu dünyada yaratılan başka bir canlıda yok. Hatta insanlar yaratılmış diğer tüm canlılara hükmediyor ama ALLAH’TA BİZLERE HÜKMEDEREK, SORUMLULUK VERİYOR. Bizleri yaratırken imtihanımızın en önemli ve dikkatli olmamız gereken zaaflarımızı da Kur’an’da bizlere bildiriyor ki, EN AZ HATA YAPALIM.
Allah yarattığı biz kullarının, zaaflarımızı da şöyle sayıyor. “TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR. ZAYIF YARATILMIŞTIR.” Bu özelliklere sahip bizlerin, sizce her an çok büyük hatalar yapma ihtimalimiz, çok yüksek değil mi? Allah biz kullarını biliyor ve belirli aralıklarla Elçiler gönderip uyarıyor ki, nefsinin esiri olan kulları kendisine gelsin. Demek ki şöyle düşünmemiz yanlış olur. “MADEM ALLAH BİZLERE AKIL VERDİ, BİZ O AKILLA DOĞRUYU BULABİLİRİZ.” Sorun yalnız akılla çözümlense, çok doğru. Aklı etkisi altına alan nefis, kalp öyle duygular üretiyor ve aklı etkisi altına alıyor ki, bu duyguları sınırlayacak, kontrolüne alacak bir MEKANİZMA ETKİLİ VE ÇALIŞIR DURUMDA DEĞİLSE, ASLA AKIL GÖREVİNİ YAPAMIYOR, DUYGULARININ ETKİSİNDE KALIYOR. DAHA ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ, AKLA VERİ-BİLGİ GÖNDEREN BÖLÜMLERDEN BİRİSİDE KALPTİR.
Onun için Allah, bakın nasıl bir örnek verir Kur’an’da. “BUNLAR, KUR’ÂN’I DÜŞÜNMÜYORLAR MI? YOKSA KALPLERİ KİLİTLİ MİDİR?” Demek ki insan her an, farklı duyguların etkisinde, her şeyi yapabilecek şekilde yaratılmış. Böyle bir insanın çok önemli bir kontrole ihtiyacı olduğu, çok açık anlaşılıyor. Demek ki bu duyguların kontrol altına alınması lazım. Oda yaratıcının kanun ve kuralları olduğunu anlıyoruz. Kontrol edilmeyen ve firen mekanizması olmayan bir insan, yokuş aşağı fireni patlamış bir arabadan farkı yoktur. Böyle bir insan her şeyi yapabiliyor. Devleti yönetenlerde onun için kanunlar çıkartıp, insanların kurallara uymasını sağlarlar. Uymayanların cezalandırılma korkusu, insanlar için bir firen görevi yapar. Tıpkı dinin koyduğu kural ve kanunlar gibi. AMA BATIL DEĞİL, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ ARI, DURU DİN BU GÖREVİ EN DOĞRU YAPAR. Allah’ın dini ve koyduğu kurallar insanlara zor geldiği için, kendilerince bir din yaratıp, işlerine gelen kurallar koyup, bununda Allah emri olduğunu söyleyerek, nefislerine uydurmaları, sürekli Allah’ın uyarıcılar göndermesine de neden olmuştur. EĞER BATILI DİN EDİNİRSEK, O SİGORTA GÖREVİNİ DOĞRU YAPMASI, BİZLERİN NEFİSLERİNİ FRENLEMESİ MÜMKÜN OLAMAZ. OLMUYOR DA ZATEN.
Peki Kur’an’ın, Allah katından geldiğine nereden bileceğiz? Elbette önce akılla, düşünerek. Daha sonrada bizlere, daha önce anlatılan tüm bilgileri unutup, özgür irademizle Kur’an’ı düşünerek okuduğumuzda, eğer bir biriyle çelişmeyen, AKLA MANTIĞA UYGUN DAVETİNİ, ÇAĞRISINI YALNIZ TEK BİR YARATICIYA, YANİ ALLAH’A YAPIYORSA VE BU KİTAP BİZLERİ DOĞRUYA, KARDEŞLİĞE, EŞİTLİK VE ADALET yolunu izlemeye davet ediyorsa, bu kitap Allah katından gelmiştir diyebiliriz. KUR’AN’I TARAFSIZ OKUDUĞUMUZDA, ŞUNUDA ÇOK AÇIK GÖREBİLİRİZ. 1400 SENE ÖNCE, ASLA BİLİNMESİ MÜMKÜN OLMAYAN ÖYLE İLMİ BİLGİLER VE ÖRNEKLER VERİYORKİ KUR’AN, BUNU BİR İNSANIN YAZMASI ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR DİYEBİLİYORSUNUZ. Ayrıca Kur’an, verdiği örneklerle tek bir yaratıcı olduğunu anlatıyor izah ediyor, verdiği bilgilerin çelişkili olmadığını, tutarlı olduğunu görüyoruz. Tabi ön yargılardan kurtulup, Kur’an’ı okuyorsak. DAHA DOĞRUSU BU AÇIKLAMALAR, İNSANA GÜVEN VERİYOR. ÇÜNKÜ HİÇ BİR AYETİNDE ELÇİSİ DÂHİL, HİÇ KİMSEYE KULLUK ETMİYECEKSİNİZ, YALNIZ SİZİ YARATAN ALLAH’A KUL OLACAKSINIZ DİYOR. Eğer bu kitap Allah katından gelmiş olmasaydı, beşeri olsaydı mutlaka bu kitabın sahibine, ya da yazarına kul olmayı emredecekti. Günümüzde tarikat ve cemaatlerin kitaplarını lütfen okuyun, ilk itaat ve kulluk tarikat şeyhine yapılmayı şart koşar.
Araştırmalarımız ve düşünmemizin yanında, Kur’an’dan aldığımız bilgiler, nefsimiz ve duygu merkezimiz kalbimiz tarafından da onaylanıyor. Buda insana huzur ve mutluluk veriyor. BURASI ÇOK ÖNEMLİ AKIL VE KALP BİRLİKTE ONAYLIYORSA, DOĞRU SEÇİM YAPMIŞIZ DEMEKTİR. Tüm bu araştırmayı yaparken, önce ön yargılardan kurtulamazsak, bu duyguları da kalbimize onaylatamayız. Kur’an’ı tarafsız ve düşünerek okuduğumuzda, bizler bu duyguları ve bizleri davet ettiği yolun huzura kavuşturacağını çok açık görebiliyoruz. Kur’an iyi niyetle batıldan sıyrılıp Kur’an’ı okumaya başlarsan SENİN GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇARIM, GERÇEKLERİ GÖRÜRSÜN DİYOR. Gerçekten de ön yargıyla Kur’an’ı okuyorsak, asla söylediğim bu duyguları yaşamanız, mümkün olmayacaktır. BU DUYGULARI YAŞAYANA NE MUTLU. Tabi yaşadığımız dünyada, Allah’ın hükümlerini yaşayan, ne yazık ki hiçbir ülke yok.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Hristiyanlara, Yahudi toplumuna da indirilen kitaplar, Allah katından indirildiğine göre, onlarda şuan ellerinde bulundurdukları kitaplarda, aynı görevi yapmıyor mu diyebilirsiniz. İlk indirildiğinde elbette bu amaçla indirilmişti. Ama toplumlar nefislerinin etkisinde Allah’ın kitabını değil, atalarından intikal eden kitapları, din diye yaşamakta ısrar ettikleri için Allah, yeni bir Resul ile yeni kitaplar göndermiştir. GÜNÜMÜZDE ALLAH’IN VAHYİNİ DEĞİŞTİRMEYE, HÜKÜMLERİNİ SAPTIRMAYA, HATTA ALLAH’IN DİNİNE İLAVELER YAPMAYA ÇALIŞANLAR VAR. AMA KUR’AN SAPASAĞLAM, ALLAH’IN KORUMASINDA ELİMİZDE ÇOK ŞÜKÜR. KUR’AN’I ARAŞTIRAN, AYETLER ARASINDA BAĞLANTI KURARAK OKUYAN VE DÜŞÜNEN TÜM GERÇEKLERLE BULUŞACAKTIR. ALLAH KUR’AN’A, FİTNE VEFESAT KARIŞTIRANLARIN FOYASINI MEYDANA ÇIKARMAK İÇİN, HER KONUDAN NİCE ÖRNEKLER VERMİŞKİ, İFTİRACILARIN İFTİRASI BOŞA ÇIKSIN.
Bu yazdıklarımdan sonra, sanırım aklınıza şöyle bir soru daha geldi. En son gelen Kitap Kur’an en doğru ve Allah korumasında ise, yaşanan İslam neden İslam toplumlarına ne adalet nede huzur, niçin vermiyor diyebilirsiniz. Aslında bu sorunun cevabı da çok açık. Allah kullarını yalnız Kur’an’a yani vahyine davet edip, yalnız onun ipine sarılmamızı emredip, bizleri bu kitaptan hesaba çekeceğini söylediği halde, bizler Kitap Ehlinin yaşadığı yanlışlara, hatalara düştük ve yalnız Kur’an ile din yaşanmaz diyerek, inandıkları batıl rivayet sözler/hadisler olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı diyenlere inandık. YANİ BİZLER ALLAH’IN RESULÜNÜN, MAHŞER GÜNÜ SÖYLEYECEĞİ O ÜZÜCÜ HATAYI YAPTIK VE KUR’AN’I TERK ETTİK, ATALARIMIZDAN BİZLERE RİVAYET YOLLA ULAŞAN RİVAYETLERİ, DİN EDİNDİK, DAHADA KÖTÜSÜ RİVAYETLERİ KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİRDİK. Böyle olunca bizlerde fıtratımızın yolundan değil şeytanın, şeytanlaşmış insanların yoluna yöneldik. Böyle olunca sonuç ortada.
Dilerim iman ederken, Allah’a verdiğimiz sözü hatırlarız ve batıldan hurafeden uzak yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak imanımızı yaşarız. İnşallah bu gerçeğin farkına varabilen, azınlık Allah’ın halis kulları arasında oluruz.