Bizler ne yazık ki, bakmak ile görmek arasındaki farkı hala anlayamadığımız için, gözümüzün önünde yaşananları, kavrayamaz, irdeleyemez ve anlayamaz olduk. Yaşananları, söylenenleri film izler gibi izliyoruz. Bu sözleri neden mi söyledim, anlatayım.
Ülkemizde meydana gelen, toplumca üzüldüğümüz 34 vatandaşımızın öldüğü, Uludere olayları ile ilgili, Amerikan basınında geçenlerde bir gazetede, bu konu ile ilgili, bakın nasıl bir haber çıktı.
(Wall Street Journal gazetesi, Uludere'de meydana gelen ve 34 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan hava operasyonunun, ABD'nin verdiği istihbarat üzerine gerçekleştirildiğini bildirdi.
Şırnak'ın Uludere ilçesinde yaşanan ve 34 sivilin öldüğü bombardımanla ilgili bugüne dek hiç bilinmeyen yeni bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, sınırdan kaçak mazot taşıyan sivillerin uçaklarla vurulmasında, ABD kuvvetlerince verilen istihbaratın etkili olduğunu yazdı. Gazeteye konuşan ve adı açıklanmayan bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, sınırı geçen sivilleri, bir Amerikan insansız hava aracının (Predator) tespit ettiğini, bunun üzerine Türk yetkililere konu hakkında bilgi verildiğini söyledi. Yetkili "Sonuçta bu Türklerin kararıydı. ABD'nin kararı değildi" dedi.)
Gazetenin verdiği bu haberden sonra, ülkemizde bir telaş başladı. Gazeteciler yakaladığı hükümet yetkililerine, bakanlara bu konuda soru sordukları halde hiçbir cevap alamadılar. Başbakanımız ilk birkaç gün, tek bir açıklama dahi yapmadı. Hâlbuki Sayın Başbakanımız, kendisini ve hükümetini ilgilendiren konularda, yapılan tenkitlere nasıl sert üslup takınarak, hemen cevap verdiğini hepimiz biliriz.
Toplumdan gizlenen bilgilerin, düşman elinde toplumumuza karşı, ne denli etkili kullanıldığına, güzel bir örnek bu gazete haberi. Dostu düşmanı bilmek, bu olsa gerek.
Peki, neden hükümet kanadından sert bir çıkışla, hemen bu haber yalanlanmadı? Daha da ilginci Başbakan yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ, gerekli açıklamayı Genelkurmay'ın yapacağını söyledi.
Bu cevap sizleri hiç düşündürmedi mi? Neden Genelkurmay yapıyor açıklamayı? Hani asker her konuda konuşmaz, kararları sivil otorite alır ve hükümet konuşurdu? Ne oldu eski düşünceler, sözler. Doğrusuda buydu. Ama bu konuda suskun kalanlar, bir gün halktan gizledikleri apaçık ortaya çıkacaktır.
Sayın Bozdağ ın söylediği gibi, Genelkurmay açıklama yaptı ve bakın ne söyledi. (Genelkurmay Başkanlığı'ndan Yapılan Açıklama Şöyle; 1. Bazı basın yayın organlarında, bir yabancı gazeteye dayanarak verilen haberlerde, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere güneyinde sınır ötesinde meydana gelen olayda, ilk görüntünün ABD İnsansız Hava Aracından (Predatör) verildiği iddia edilmektedir. 2. Haber gerçeği yansıtmamaktadır. Olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapılmıştır. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler olayı inceleyen makamlara gönderilmiştir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.)
Amerikan gazetesi, Uludere olayının istihbaratını ABD verdiğini, vurma kararını ABD nin değil Türk makamlarının kararı olduğunu yazıyordu. Silahlı kuvvetlerimizin açıklamaları, tüm sorularımıza cevap veriyor mu? Olayda gurubun ilk görüntüsünün, bizim İnsansız hava araçlarından öğrenildiği söyleniyor. Ya detaylı bilgi alışverişi ne oldu? ABD ile hiç bu konuda bilgi aktarımı olmadı mı? Hangi bilgiler ve görüntüler temel alınarak, bombardıman başladı?
Daha da önemlisi, BU EMRİ KİM VERDİ? Siz emrin kimin tarafından verildiğini hiç duydunuz mu? Neden tam olarak açıklanamıyor? Benim sonradan haberim oldu demekle, bu olayın aydınlandığını mı zannediyorlar. ABD den bu konuyla ilgili istihbarat alışverişi olmadığını, söyleyebildi mi Genelkurmay? İlk gören bizdik demekle, Amerikan gazetesinin söyledikleri yalanlanmış mı oluyor?
Tüm bu açıklamalar yapılırken, Sayın Başbakanımız kesin ve net bir açıklama yapmadı ve suskunluğunu uzun süre korudu. Ya Amerikan yetkileri, nasıl bir açıklama yaptı dersiniz? Bakın Pentagon bu konuda nasıl bir açıklama yaptı. Sizce gazetenin haberini yalanlamış mıdır yetkililer? Gelin söylediklerine bakalım ve üzerinde düşünelim.
(Pentagon Sözcüsü, George Little, "Bu sadece bir gazete haberi. Çok güçlü bir ilişkiye zarar verme yeteneğine sahip değil" dedi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsü George Little, Uludere olayıyla ilgili Wall Street Journal gazetesinde yer alan habere ilişkin, "Bu haberin nereden geldiğini bilmiyorum. İstihbarat konusunda yorum yapmayacağım. Sızdırmalar olur mu? Ne yazık ki olur. Terör örgütü PKK ile mücadele kritik önem taşıyor. Hem PKK ile mücadele çabalarında hem de diğer zorluklarda Türkiye ile çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Little, olağan basın brifinginde konuya ilişkin soru üzerine, ABD'nin, müttefiki olan Türkiye ile istihbarat paylaşımına ilişkin yorum yapmayacağını söyledi. Little, haberin Türkiye ile ilişkileri nasıl etkileyeceğine dair bir soru üzerine, "Kalıcı, sağlam ve güçlü bir ittifakımız var. Türkiye, NATO'nun önemli bir parçası. Türkiye ile önemli ikili güvenlik ilişkilerimiz bulunmakta ve her iki ülke açısından önem taşıyan bir dizi konuda Türkiye ile yakından çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.)
Lütfen açıklamayı birkaç kez okuyunuz. Acaba gazetenin açıklamalarını yalanlıyor mu? Elbette hayır, bu haberin basına sızdırılmasından, kısmi üzüntü duyduğunu söyleyip, Türkiye ile ilişkilerinde bir sorun yaşanmayacağını, çünkü kalıcı ve sağlam güçlü bir ittifaklarının olduğunu utanmadan söyleyebiliyorlar. Tıpkı WikiLeaks olaylarında olduğu gibi, medyaya sızdır, kargaşayı seyret. Birde NATO yu gösterip, Türkiye nin önemli bir parçasını teşkil ettiğini söyleyerek, suçlarını yumuşatmaya çalışıyorlar.
İşte Amerika böyle bir ülke. Yapılmak istenen, olayın tazeliğinin korunması, gündemden düşmemesi ve toplum içinde infial yaratmaya devam etmesi için, Amerikan gazetesinin açıklaması ve Pentagonun adeta bu açıklamayı onaylarcasına sözleri, düşündürücü ve manidardır.
Amerika işine gelmediğinde hemen farklı kişilere roller verir. Toplumun basın yoluyla gözleri karartılır. Gönülleri aldatılır. Ülkemizdeki Amerikan kanallarının sayısını bilen var mı? Bizleri çok sevdikleri için mi geldiler ülkemize? Tüm olaylar ve karşılıklı açıklamalar yaşandıktan birkaç gün sonra, bir gazetecinin ısrarlı sorusu sonucu, bu konuda Sayın Başbakanımız açıklama yapmak zorunda kaldı ve bakın neler söyledi. (Olayla ilgili talimat verme konusunda mevcut sistem nasıl çalışıyorsa öyle çalıştığını söyleyen Erdoğan, güvenlik güçlerine verilen iznin, güvenlik güçleri tarafından kendi mücadele ve tasarruf alanlarında kullanıldığını anlattı. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu da en doğal, en tabii bir haldir. Nitekim orası da bir terör bölgesidir ve olay bir terör bölgesinde cereyan etmiştir. Bunu farklı yerlere çekmek isteyenler varsın çeksinler ve maalesef bu neticede arzu etmediğimiz, arzu edilmeyen bir şekilde cereyan etmiştir. Görüntülerle ilgili söylenenler 'Yok Amerika böyle dedi, yok Amerika şöyle bir açıklama yaptı'. Bunların hepsi uydurma haberlerdir. Bir defa Amerika'nın kendi prodetörleri ile ilgili görüntülerden hareketle değil, bizim gözcülerimizden hareketle burada böyle bir uygulama yapılmıştır.)
Sayın Başbakanımızın açıklamalarından siz, tatmin oldunuz mu? Bu olayda emrin hangi makamın verdiğini, detaylı bilgi alışverişinin kimlerle yapıldığını, ya da yalnız kendi verilerimize göre mi yapıldığını anlayabildiniz mi? Talimat verme konusunda ki, mevcut sistem nasıl çalışıyor?
Bana göre işin çok daha ilginç olanı, Amerika açıkça hatalı bir bilgi verdiğini itiraf etmesine rağmen, Sayın Başbakanımızın Amerika yı temize çıkartması ve bizim gözcülerimizden hareketle bu harekâtın yapıldığını söylemesi, nasıl bir politika izlediğimizin göstergesidir.
Sayın Başbakanımızın açıklamalarındaki, en düşündürücü olan kısmına gelince. Bakın Amerikan gazetesinin bu tür bir açıklama yapmasını Başbakanımız kime karşı yapıldığını söylüyor.
(Bu konuyla ilgili verilen bu haberlerin özellikle Wall Street Journal'da yayınlananların ise, şu anda ABD'de yaklaşan seçimlerle ilgili olduğunu da geçen gün açıkladım. Bunlar mevcut yönetime karşı bu gazetenin atmış olduğu bir uydurma haberdir. Hilafı hakikattir. Bunu da bilmenizi özellikle istiyorum.'')
Doğrusu bu sözlere inanamıyorum. Ne yazık ki Başbakanımız, bizzat kendisine hükümetine atılan taşı, çamuru ya da ne derseniz deyin anlayamamıştır, ya da anlamak istememiş. İnsanlar bazen olaylara duygusal bakınca, yanlışları böyle göremiyor. Hâlbuki pentagon yani devletin çok önemli bir bölümü, bu gazetenin haberini yalanlamamış, hatta yorum bile yapmamıştı. Bu haber Amerikan hükümetini hiç zora sokmadığı gibi, tam tersine Türk düşmanı lobilerin hoşuna bile gider. Seçimde bugünkü Amerikan hükümetinin işine bile yarar. Peki, bu gazetenin haberi, kimi ya da kimleri zor duruma soktu dersiniz? Elbette hükümetimizi. Kuruyan yarayı kaşıyarak, kanatmak ve acının devamının sağlanması, Amerika nın politikasıdır. Sayın Başbakanımıza, ısrarla gazetecilerin sorduğu, harekâta kim karar verdi, yani emri kim verdi sorusuna cevap vermeyen, açıklık getirmeyen Başbakanımız, yine açıklama yaptığının ertesi günü, Pakistan da bir açıklama daha yaptı ve bakın neler söyledi. (Uludere olayıyla ilgili konuşan Erdoğan, "Operasyonunu kararını kendisinin verdiği" iddialarını, olayı operasyondan hemen sonra öğrendiğini söyleyerek yalanladı.) Bu açıklamayı yapan, bu üzücü olayın yaşandığı ülkenin Başbakanı, lütfen bunu unutmayınız. Nasıl olurda, benim sonradan haberim oldu diye açıklama yapar? Daha da üzücü açıklama ise devamında geliyor. Bakın Başbakanımız neler söylüyor.
("Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık" diyen Erdoğan, "Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık.)
Doğrusu bu açıklamalardan ben, şahsım adıma üzüntü duyuyorum. Hata olabilir dedikten sonra, hatanın ne olduğunu, yanlışı yapanların, emri verenlerin ortaya çıkartılması gerekirken, savunulana bakar mısınız lütfen. Hata olduğunu açıkladık dedikten sonra, ama tazminatını da verdik diyor. Hem de bu vatan için canını veren, şehitlerimizden fazlasını verdiğini de söylemekten çekinmiyor. Doğrusu bu açıklamalara ne söyleyebilirim ki. Giden 32 can, ama bunun karşılığı tazminat yani para öylemi. Sayın Başbakanımız, acaba kendilerine karşı tavır alanlara, neden bu kadar cömert, yumuşak davranmıyor da, hata ve yanlışlıkla canlarına mal olan vatandaşlarımıza karşı tazminattan bahsedebiliyor? Yorum sizlerin.
Amerika kuyuya bir taş attı, bizler de onun peşine düştük kaç gündür çırpınıp duruyoruz. Bakın Amerikan gazetesinin açıklaması, kimlere zarar verdi ve ülkemizde neler konuşuluyor? Lütfen bu olaylardan ders alalım. Uludere olaylarında yapılan bir hata varsa onu saklamak yerine, toplumla paylaşalım, olaydan dersler çıkartalım ki, bir daha yaşanmasın. Hükümet birilerine karşı şahin oluyor da, hata sonucu ölümlere tazminattan bahsediyorsa, bu olayın perde arkasında başka şeylerin olduğu açıktır.
Ben her yazımda, Sayın Başbakanımızı ve bizleri yönetenlere şunu hatırlatmaya çalıştım. Amerika nın dostluğuna asla güvenmeyiniz. Çünkü Amerika nın ruhunda, emperyalizm ve sömürü vardır. Onun için özgürlük, demokrasi bir araçtır amaç değil. Çünkü onlar sözde adaletten, demokrasiden yana dırlar. Demokrasiden bahsedip, Krallarla can dost olurlar. Özgürlükten bahsedip, toplumu köleleştirirler. Adaletten sözde bahsedip, karşısındaki toplumlara adaletsiz davranırlar. Çünkü onlar adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi yalnız kendilerine layık görürler. Gerçi bu sözleri yazarken, Sayın Başbakanımızın, demokrasi bizler için amaç değil, bir araçtır dediği sözleri geldi aklıma.
Amerika gibi bir ülkeden, güvenilir bir dost olmayacağını eğer hala öğrenemediysek, yaptığımız ve yapacağımız işlerde, Amerikan ın desteğine güveniyorsak, lütfen şunu unutmayınız, bu dost güvenilir dost asla olamaz. Yaradan ın ikazlarını dikkate almadan hareket edip, yanlış gönül dostları edinenler, yapmayı planladıkları işte de başarılı olmaları, asla mümkün olmayacaktır.
Bu son olaydan dikkatle düşünüp dersler almalıyız. Amerika bizi, bizden olan din kardeşlerimizle vurmak, birbirimize düşürmek istiyor. Artık bunu anlayalım. Amerika özellikle Uludere olaylarını canlı tutmak isteyerek, ülkemizi kargaşa ya sürüklemeye çalışıyor. Onların oyununa, tek bir yumruk olarak karşı duralım. Ama bunu yaparken, birbirimizi ötekileştirmeden, düşman olmadan yapmalıyız ki, Amerika gibi emperyalist ülkelerin oyununa gelmeyelim.
Bizim, bizden başka dostumuz olmadığı bilinciyle hareket ederek, önce içimizde bir bütün olmanın yolunu bulalım. Yoksa Amerika nın ve İsrail in oyuncağı olmaktan asla kurtulamayız.