Ülkemizde yapılan adaletsizlikler öyle bir ayyuka çıktı ki, yapılanların anormalliğini fark eden bile yok. Adalet anlayışını, kendilerine göre uygulamaya koymaktan çekinmeyenler, acaba Allah korkusunu da mı hatırlarına getirmiyorlar. Dindar görüntüsüyle toplumun karşısına çıkarak, dine zarar verenler, elbet bir gün Allah a hesabını vereceklerdir.
Çok yakın geçmişte, işlerine geldiği konularda, adalete güvenin, korkmayın adaletten diyenler, dokunulamayacak kimse yoktur, herkes adalet karşısında hesap vermelidir sözleri, hala kulaklarımızda çınlıyor. Acaba bu sözler, bu adalet anlayışı, bu sözleri söyleyenleri bağlamıyor mu? Yoksa yalnız karşısındaki toplumlara, reva gördükleri bir adalet anlayışımıydı?
Ülkemiz ciddi bir imtihandan geçiyor. Hiç kimse kanunsuzluklarla adaleti sağlamaya çalışmasın. Geçmişte yapılanları ne derece kınıyorsak, bugün yapılanlarında hep birlikte karşısında dimdik durmalıyız. Daha dün silahlı kuvvetlerin gizli kozmik bürolarına, bahaneler yaratılıp savcının, hâkimin girmesine izin verenler ve seslerini çıkarmayıp sessiz kalanlar, acaba bugün kendi emirlerinde olan makamların sorgulanmalarına, neden karşı çıkıyorlar?
Gizlenen bir şeyler mi var yoksa? Kendi emirleri altındaki insanların yargılanmaması, sorgulanmaması adına kanunlar çıkarmaya çalışanlar, adaletten, dinden, imandan söz etmesi düşündürücüdür. Daha da düşündürücü olanı, büyük bir kesim toplumun, olayları film seyreder gibi, sessizce seyretmesi ise üzücüdür.
Genelkurmayın gizli belgelerinin deşifre olması ne denli yanlış ise, bugünde ülkemizin gizli istihbaratının alenen her şeyinin ortaya dökülmesi de elbette yanlıştır. Genelkurmayın kozmik evraklarının soruşturmasında, silahlı kuvvetlere, tek bir suç dahi isnat edilmediyse, hatta dedikodusu dahi çıkmadıysa, Sayın Başbakanımıza bağlı olan, MİT teşkilatının yaptıkları adına ortaya dökülen söylentiler, dedikodular çok ama çok düşündürücüdür. Doğrusu bu söylentilerden bahsetmek bile istemiyorum. Bir vatandaş olarak bu söylentilerin doğruluğunun, ya da yanlışlığının araştırılıp, toplum olarak adalete hesap vermesini bekliyoruz.
Hâkimlere, Savcılara yani adalete güvenmemizi isteyenler, kendileri aynı durumla karşı karşıya kaldıklarında, birden söylediklerini unutuverdiler. Savcı görevini kötüye kullandı çıkışını yapan siyaset, sonuç verdi ve savcı hemen görevden alındı. Savcının görevini kötüye kullandığını söyleyerek kendisini hâkim, savcı yerine koyanları, Allah a havale ediyorum.
Adalet i birilerine hatırlatıp kendilerini temize çıkaranlar, Arapça men Dakka dukka, yani EDEN BULUR diyenler, sanırım önce bu sözün anlamını, kendisi çok iyi düşünmelidir. Başkasına reva gördüğümüz adalet, bir gün mutlaka geriye dönecektir, bunu da unutmayalım.
Ya aynı yanlışı, görevi kötüye kullanma hatasını, Sayın Başbakanımızın savcılığını üslendiği davada da, Savcı ve hâkimler görevini kötüye kullandıysa ne olacak? Yoksa kötüye kullanmadığının garantisini, bugünkü siyasi otorite mi verdi? İtiraz edilip, reddi hâkim isteyenlerin hiç mi bu ülkede, hakkı hukuku yoktu da, hemen reddedildi istekleri. Elbette hâkimlerde, savcılarda insandır, hata yapar bunda hiç şüphe yok. Hatta MİT konusunda da belki de hatalı bir durum söz konusu da olabilir. Ama bu ihtimali yalnız kendimiz için değil, herkes için düşünmeli ve dikkate almalıyız.
İşte adaleti bana, sana göre diye ayıranlar, açtıkları adaletsizlik çukuruna, bir gün mutlaka düşeceklerdir. Bu örnekler Allah ın birer ibretidir, anlayana anlamak isteyene elbette.
Toplumun karşısına çıkıp, gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar diyerek kendimizi temize çıkarmakla, demek ki ne her şey görülebiliyor, nede duyulabiliyormuş. Görebilmek, duyabilmek, hissedebilmek istiyorsak, nefsimize, rivayetlere, kanıtsız bilgilere değil, Allah ın bizlere rehber olsun diye gönderdiği nuruyla önce nurlanmalıyız. Hakkı batıl ile kirletirsek, hakkın gözüyle asla göremeyeceğimizi, duyamayacağımızı ve hissedemeyeceğimizi bilmeliyiz.
Önemli olan söylemek değil, ne söylediğinin farkında olmak, onu uygulamak hayata geçirmektir. Beşerin adaleti elbette uzun süre şaşabilir, ama Allah ın adaletinden asla kimse kaçamaz. Kendisi için istemediğini, başkası içinde istemeyeceksin inancı, İslam ın temel felsefesidir. Bunu uygulamayanlar, uygulamaktan kaçanlar, İslam dairesi içinde yerini, asla alamayacaklardır.
Ben Müslüman ım diyen, adalet anlayışını kendine göre esnetip, nefsine uydurmaz. Ben Müslüman ım diyen, düşmanına dahi adaletli davranır. Bakın Allah adalet konusunda nasıl uyarıyor bizleri.
Maide 8: Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
İşte Allah ın önerdiği adalet anlayışı, işte bizleri yönetenlerin adaleti. Sizce bugün bizleri yönetenlerin adaleti, ayette bahsedilen, Allah tan sakınanların adaletine uyuyor mu? Yorum sizlerin.
Rabbim yardımcımız olsun. Ülkemizin düşmanlarını sevindirdiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Birbirimize olan düşmanlığımız, kin ve nefretimiz, bizleri Allah ın doğru yolundan saptırıyor. Bir ülkenin gizli kalması gereken değerleri, eğer ortalıkta pis kokularla sergileniyorsa, önce aklımızı başımıza alıp, iyice düşünmemiz gerektiğini hatırlamalıyız. Daha sonrada bizleri yönetenlerin amaçlarını da dikkatle sorgulamalıyız ve düşünmeliyiz. Eğer bunu yapamıyorsak, düşünme melekemizi kullanamıyorsak toplum olarak, Allah bizleri ayetinde de belirttiği gibi, daha çok pislik içinde bırakacak ve namerde muhtaç edecektir.
Unutmayalım, hepimiz bu Dünyada misafiriz. Bir gün emaneti teslim edip, Allah ın huzuruna gideceğiz. Uzak gibi görülen, sorgu suale çekileceğimiz o gün, bizlere o kadar çok yakın ki, ah bir farkında olabilsek.
Yaşam hırsı gözlerimizi bürümüş. Adaletten uzak bir toplum olmanın, acısını çekiyoruz. Yaptığımız yanlışlar, edindiğimiz yanlış rehberler, gözlerimize perde oluşturdu, gerçekleri göremez olduk ve bugün bizleri bu hale getirdi.
Nefretimizin ve kinimizin esiri olmuş bir toplum haline gelen bizler, eğer yaptığımız yanlışlığın farkına varmadan, aynı hatalara devam edersek, bir gün Rabbin hışmından kurtulamayacağımızı, Allah ın Kur'an da, geçmiş kavimlere verdiği cezaları hatırlayarak, kendimize gelelim.