Bir toplum biçimi. Sanayi öncesini anlatan... Ya da eski dille ziraatin bire bir karşılığı...
Bilgi Çağı gelince, tarımı da sanayii de sanki 'demode'ymiş gibi fazlaca küçümsedik.
Ancak kazın ayağı öyle değil.
Bilgi Çağı'nda da insanlar acıkacak. Nitekim acıkıyor da.
Tıpkı Sanayi Çağı'nda olduğu gibi.
Tarım ise 'acıkmaya' denk düşen tüm temel ihtiyaçların ifadesi.
Ancak bu tarım, şimdi algıladığımız ve 'tu kaka' görüp 'nüfusun hálá şu kadarı tarımda' diyerek, sanki kurtulmak istercesine bahsettiğimiz tarım olmayacak.
Teknoloji ile tarımın birleşmesinden söz ediyoruz.
Bir adı yok henüz ancak tekno-tarım diyenler var.
Peki bu alanda kim önde?
Aslında paradigma değişimleri sırasında, kimin önde olduğunun fazlaca önemi yok.
Doğal tarım, tekno-tarım, biyo-tarım gibi söylemlerden yola çıkarsak, bu alanda 'kırk fırın ekmek yememiz gerek' diye, kendimizi küçümseyebiliriz de.
Oysa bu 'fırın sayısı'yla değil, 'iştahla' ilgili bir sorun.
Fert başına milli geliri düşük ulusların iştahının, zenginlerden az olduğunu söyleyecek bilimsel kanıt yok elimizde.
Türkiye, 4 mevsimi, 7 iklimi, suyu, faunası, florası ve biyo çeşitliliğiyle, 'gelecek tarımının' ideal topraklarına sahip.
Bu sahiplik, ardına 'bilimi' ve 'idraki' koymadığınızda, işe yarar mı dersiniz?
Sanmıyorum.
Ancak yıllardır süregelen hükümetlere, tarım ürünlerini modernleşerek kendi zengin ülkenizde yetiştirip dışarı satacağına ,rant uğruna dışarıdan almak daha kolay geliyor.
Tarımın bu yeni yüzünde, anlayışların değişmesi gerekiyor.
Ve bu anlayışın, bir geceden ötekine değişmeyeceğini de biliyoruz.
Sorun, 'itip kaktığımız' tarım sektörüne, yeni bir gözlükle bakabilmekte yatıyor.
Son istatistikler gösteriyor ki sanayide neredeyse tüm sektörler, geri gidiyor.
Çin etkisi deyin, cin çarpması deyin, yoğun rekabet deyin. Ne derseniz deyin; tarım dışında, tüm sektörlerde hem daha az ihracat yapabiliyor hem de daha az kár edebiliyoruz.
Tarımı, 'yarının sektörü' olarak görmeye başlayanlarımız, yüreğime su serpiyor. Mesela Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu; 'Türkiye, AB'yi besleyecek potansiyele sahip, yeter ki teknoloji kullanımı artsın, köylülükle, üreticilik ayırt edilsin' diyor.
Bu 'ayırt', yalnızca geleneksel tarımcılarımızın değil, gözünü yarına çeviren tüm müteşebbislerimiz için geçerli.
Ancak Türkiye'nin tarımdaki yeni çehresini, ilk şekillendirecek olan da şimdiki tarımcılarımız olacak.
Ancak şimdi durum değişiyor. Bilgi ile teknoloji, tarımı da bir daha asla geri dönülmez tarzda değiştiriyor.
Zenginlik, bu değişimi yakalayan tarımcıların 'baht dönencesine' doğacak.
Yarın; 'dünyanın istediği ürünü, en uygun fiyata' üreterek 'SATARIM' diyen tarımcıların olacak.
Yarın, 'TARIM' diyerek övünenlerin yüzyılı olacak.
Kendine yeter nadir ülkelerdeniz diye onyılları heba eden bizler, bu devrimi de kaçırmamız halinde, elin oğlunun çölde yetiştirdiği tatsız tuzsuz gıdaya bağımlı olacağız.
Üstelik buna sebep, 'dış açığımız' değil, 'akıl açığımız' olacak.
Haydi bizim çalışkan kuyucak kasabası halkı , elbirliğiyle çok büyük işler başaracağınızı düşünüyorum.
Umarım bu modern değişimi en kısa zamanda yeni gelecek hükümetler görürde çoluk çocuklarımız tatsız tuzsuz ürünler yemek zorunda kalmaz.
Yaşar Bardak
Bundan sonra bir dönem tarımla ilgili yazılar yazıp elimden geldiği kadar yanlışlıkları göstermeye çalışacağım...