Yaşamak nedir diye sorsalardı bana
Derdimki,
Yaşamak umut etmektir.
Yaşamak,
Yarınlara, özgürlüğe, geleceğe, gelecek güzel günlere düşler kurmaktır. Bu uğurda mücadele etmektir. Emek harcamak, cesaret etmek, kararlı durmaktır. Her nerede olursan ol, her ne zorlukta, ne zahmette, ne esarette olursan ol, her ne çıkmazda, açmaz da olursan ol, Yine de umudunu yitirmemektir yaşamak derdim.. Güzel düşler kurmak (kaderci olmadan), gökyüzünün mavi renginde,Özgürlüğe yarınlara, sevdaya, mutluluğa koşmaktır derdim.
Yaşamak;
Üretmek, paylaşmak, direnmek, mücadele etmek, yarınlara umutla bakabilmek, yılmamak, haksızlığın karşısında durabilmek,
Umutsuzluğun, çözümsüzlüğün, çaresizliğin, tükenmişliğin, kaderci boyun eğmişliğin kıskacında dik durabilmektir derdim....
Yaşamak,
Ne kadar zor olursa olsun, ne kadar olanaksız gözükürse gözüksün, olumsuzluklara, zorluklara, zahmetlere, sıkıntılara, darlığa, yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe, çözümsüzlüğe, karşı durmak, direnmektir derdim...
Yaşamak,
Adaletsizliklere, sömürüye, zorbalığa, baskıcı siyasi iktidarın dayatmalarına, özgürküklerin kısıtlanmasına ve konuşanların sorgusuz, sulalsiz hapse mahkum edilip ölüme terkedilişlerinin karşısında olmak, özgürlüğe, düşünceye, insanın insanca yaşamasına engel olan, insan onurunu çiğneyen, her olumsuzluğun karşısında olmaktır derdim..
Yaşamak;
Her ne koşulda olursa olsun yılmamaktır, yorulmamaktır, pes etmemektir, yozlaşmamaktır, yabancılaşmamak, satılmamak ve
yok olmamaktır derdim....
Arkadaşlar;
Kabul etsenizde etmesenizde ben zor bir süreçten geçtiğimizi düşünenlerdenim.. 2002 den bu güne geldiğimiz süreçte gözlemlediğim kadarı ile bir çoğumuz kolayı seçiyoruz. Bu gün konuşulması, haksızlıkların ve adaletsiliklerin karşıısnda durulması lazım gelen ülkemizle alakalı bir çok konularda başta üniversite bençliği yani TÜRK gençliği olmak üzere bir çok kesim yıkılmış, yok olmuş saklanmış kaderci bir çizgi içindedir. (Bazılarımız bu gün bu toplum 12 Eylül 1980 askeri rejimi ile bu hale geldi diğebilir, ben onlara son sekiz yılda baskı ve korku ile gelinen durumu analiz etmelerini öneriyorum.
Çok değil bir kaç gün önce
''Bitaraf olan, bertaraf olur'' diye talihsiz bir açıklama ile Türk sanayici ve iş adamlarını baskı altına alma gayreti içinde olan Başbakanımız sayın Erdoğan değilmidir??
Bundan daha elim ve daha vahim ne olabilirki??
Şimdi bazılarınız Sayın Erdoğanın konuşmasını proveke ediyor diyeceklerdir. Bu söylem sizce baskı kurak demek değilmidir.?
Arkadaşlar,
Unutulmamalıdırki,
Güçlüden ve zalimden yana olmak işin kolayıdır. Asıl esas olanı, yürek isteyeni yani, zayıfın, ezilenin, mazlumun, haklının yanında olabilmek, bilinç ve yürek ile mücadele etmek değilmidir.?
Mücadele ediyormuyuz?
Hayır...
Neden hayır,
Çok değil iki hafta sonra Ülkemiz geleceği için çok öneli bir süreç olan Anayasa değşiklik paketine 12 Eylül 1980' i o sürece götüren nedenleri sorgulamadan siyasi iktidarın kandırmacası ile 12 Eylül 1980 i yargılamak ve evet deme gayreti içinde olmanın kaderci bir toplum olduğumuzun açık bir delili değilmidir.
Bu paketin ülkemize ve insanımıza getirecek olduğu olumlu kazanımların yanında bizden son 8 yılda olduğu gibi götüreceklerinin kat be kat fazla olduğu gerçeğini, sırf siyasi ihtirası yüüznden sessiz kalan ve destek olanları ben ''kaderci'' olarak görüyorum.
ve diyorumki,
Bir türküdür yaşamak.
Biz olmaktan gelir insansı güzelliğimiz.
Paylaşmaktır yüreğini ve ekmeğini, bazen haksızlıklar karşısında susmak zorunda kalabilirsin, ama önemli olan yaşamımızda bu bazenlerin çoğalmaması ve zorluklar, olumsuzluklar karşısında en iyi olanı yakalamanın istikrarlı bir çaba ve mücadele ile mümkün olduğunu unutmamak gerekir.
ve sevgili dostlar en kötüsü
Yaşamak, çaresizce beklemektir ölümü,
Olması gereken ise,
Beklerken ölümü,
Yaşamak direnmektir..
.Derdim
...............
Büyük ozanın da dediği gibi. "Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşmak".
Ozan ne güzel söylemiş dostlar.
Çünkü bir ''evet'' ve bir ''Hayır'' için insanların bir birine olan öfke ve kinleri ozanı haklı çıkarmıyormu.?
Zaten bizler bu gün siyasi iktidarın kandırmacası ile düşman kesildiğimiz 12 Eylül 1980 askeri müdehalesine tıpkı bu gün olduğu gibi Emperyalist devletlerin kirli oyunu sonucu böyle bir süreçten geçerek gelmedikmi ?
Sizce de bu gün aynı tiyatro sahnesi kurulmadımı?
Bu sahnede de bizlere figuran rolü verilmedimi?
Eeeee
O zaman oyuna gelmden son sekiz yıl içinde bizler için hayati milli değerlerimizin elimizin altında kayıp gitmesine seyirci kaldığımız yeter değip mücadele ederek yaşamak gerekmezmi?
Özgürce ve bağımsız yaşamak için sivil anayasa kandırmacasının yalan olduğunu haykırmak ve hayır demek güzel olan değilmi???
saygı ve sevgilerimle...........
Eyüp ÖZTÜRK