Yazıya bir sözle başlamak istiyorum. Ne derler? ''Hatadan değil, geç kalmaktan kork'' İnsanız elbet ve aldığımız her nefeste sık sık hatalar yaparız.. Ne diğer Orhan Gencebay bir şarkısında ? ''Hatasız Kul Olmaz, Hatamla Sev Beni'' Yani pişmanlıklarımız sevgimize engel olmasın diyor sanatçı bu şarkıda.. Hatayı kime karşı yapıyoruz? Ailemize, çevremize, topluma, vatanımıza ve hepsinden önemlisi de kendimize karşı yapıyoruz... Eeeee ne var bunda diyenimiz vardır mutlaka. Bazılarımız hatalar biz faniler içindir diyebilir elbet. Tabiki hata yapma biz kullar içindir. Bazen küçük hatalar, bazen de büyük hatalar... Ama bence en büyük hatalarımız arasında geç kalmış pişmanlıklarımız var. İstediğimiz bir şeyi yapmayı sırf tembelliğimizden veya korkumuzdan erteliyoruz önce. Pişmanlıklarımızdan ders almayı ve sevmeyi ister hale geldiğimizde ise çok geç oluyor... Yada karşı tarafı suçluyoruz vesselam... Hani bir şarkı varya..'' Artık sevmeyeceğim, bütün kabahat senin'' Bu ne demektir? Suçu başkasında aramaktır. Suçu başkasında aramak sevmemize engelmidir? Evet engeldir... Hayır engel değildir deyenleriniz varsa makaleye yorumları ile katılabilir... Bu gün geçmişte yapmış olduğumuz hatalı siyasi tercihlerin sonucu yaşadığımız pişmanlıklarımız gibi. Bu gün bir çoğumuz ah keşke diyerek başladığımız konuşmalarımızın ardından çoğu zaman ne diyoruz.? Artık çok geç diyoruz. Sevdiğimize, sevdiğimizi söyleyemiyoruz, maneviyatımıza önem vermiyoruz, geçmişimize ve gelecğimize sahip çıkmıyoruz. Ne yapıyoruz? Kaçıyoruz.... Kimden? Kendimizden.. Bazen "Neden hep ben'' diye söyleniyoruz kendi kendimize. Bazen de anlamsız bir gurura kapılıp kendimizden bile saklanıyoruz. yada duygularımızı saklıyoruz. Çoğu zaman, şımarmasınlar diye çocuklarımızı uzaktan seviyor, var olmanın ve sahip olmanın haklı gururunu yaşayamıyoruz. Soranlara yada eleştirenlere ben çocuklarımı uzaktan seviyorum yalanına başvuruyoruz... Düşünemiyoruzki, Çocuklar büyüdüğünde, alamadıkları anne-baba sevgisini, bir ömür boyu başkalarından almak için oradan oraya savrulacaklardır. Sağlıklı bir aile, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir ülke var etmenin ilk şartı nedir? Sevgidir, konuşmaktır ve paylaşmaktır..... Sevgi nedir diye sorsalardı bana; Sevgi söylemektir, dokunmaktır, sarılmaktır derdim... Anne-baba olmak, sadece fiziksel ihtiyaçların giderilmesi ve güvende olmayı sağlamakla bitmez, sevgi bir köprüdür ve aileyi birbirine bağlayan en kuvvetli bağdır derdim. Çünkü; Sevgisiz geçen bir ömür yarım kalmış bir ömürdür. Sevdiğini söyleyemeyen insan, yarım kalmış bir insandır. Hamurumuzun sevgiyle yoğrulmuş olmasına rağmen, sevgi hissedilmiş, ama söylenememiş, içlere atılmış, üstüne sünger çekilmiş her duygu, gün gelip intikamını alıyor gizlice. İnsan en değerli deneyimleri acı çekerek kazanır. Çekilen acılar sonunda yola gelen insan, bu seferde kaybettiklerinin pişmanlığına yanmaktadır.. Kaybetmeden bir şeyin değerinin tam olarak anlamıyoruz. Ne zaman anlıyoruz? Kaybettiğimizde anlıyoruz. Yanımızdakinin, elimizin altındakinin kıymetini, sonra pişmanlıklarımızın arkasında eriğip yok oluyoruz.. Şimdi ölümü canlandırın benliğinizde. Nasılmı? Hepimizin etrafında canlı örnekler vardır mutlaka. Düşünün yaşlı bir çifti yaşıyorken çok sık tartışmışlar, günlerce hatta haftalarca konuşmamışlar bir birlerini üzmüşlerdir. Yaşlı şiftlerden biri öldüğünde diğeri ne yapar göz yaşı döker. Burada dökülen göz yaşı sadece ölüme değil, sağlığında yapılan hatalar sonucu oluşan pişmanlıklaradır. Yaşarken birbirlerine karşı sevgi adına çok az şey yapmış olabilirlerdi belki ama kırgınlıklar ve pişmanlıklar gururun, inadın hepsinden önemliside konuşamamış olmnaın sonucu ancak , kaybedince fark edilir olmuştu hatalar Unutulmamalıdırki, Ertelenen, söylenmeyen sevgiler var oldukça pişmanlıklar da ölüme kadar var olacaktır. Fakat pişmanlıklarımız ne kadar derin olursa olsun geç kalınmış değildir. Atalarımız ne demiş? ''Hatanın neresinden dönersen dön kardır.'' Öyle ise dostlar; Bugünde varız, bugüne hükmümüz geçiyor. Yarınımızı da bugünkü seçimlerimiz belirliyor. Yarın çok geç olmadan, kalp dağılmadan, ömür azalmadan sizce de bütün meşru sevgilerimizi sunmanın tam zamanı değilmidir. Şimdi sorsam sizlere en güzel zaman hangi zaman diye Çoğunuzun şimdiki zaman dediğini duyar gibiyim... Bence en güzel zaman gelecek zamandır... Nedenmi hayal kurun, konuşun, iyi düşünün ve sevin .. Bakın bu gün Yüce Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu meclisin içler acısı haline .. Gülünç diyorsunuz.. Haklısınız diyemiyorum çünkü, ağlanacak haldeyiz gülemiyorum. çünkü bu toplum bu gün bu kadar sevgisiz ve konuşmayan toplum oldu ise ki oldu, sebebi Tek kelime ile sevgisizliğin sebeb olduğu geç kalmışlıktır. Sonuç olarak: Yol uzun olsa da, ömür kısadır. Pişmanlık acı; sevmek, sevilmek ve sevdiğini söyleyebilmek güzeldir.... Severek ve sevgiyle davranabilmek ise dostlar hepsinden güzel olanıdır...
Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın .......... Eyüp ÖZTÜRK 0532 350 61 72 Nazlı Özburun adlı köşe yazarı hanımefendinin okuduğum bir yazısının bir bölümünü yorumlayarak farklı bir yazı hazırladım