((((Makale uzun fakat okumalı ve okutmalıyız ))))
Not:Bazı bölümlerini arşiv çalışması yaparak ve okuduğum bir yazıdan alıntı yaparak hazırladım.
Asker üzerine oynan kirli oyunun yanlızca orduyu pasifize etmek olmadığını,amacın Türkiye Cumhuriyetini yok etmeye yönelik eylemler olduğunu hepimiz biliyoruz.
Çünkü; Ordusu olmayan bir devlet devlet olmaktan çıkmıştır demektir.
Bir soru ile başlamak istiyorum.
1-Ordumuzun subaylarının gerçek suçu neydi?
2-Orduyu imha etmek için öncelikle neyi imha edersiniz?
Değerli arkadaşlar:
Son dönemde yaşadığımız ve büyük bir endişe içinde takip ettiğimiz asker tutuklama olaylarının neticesinde ben kendime şu soruyu sormuşumdur. Acaba gerçekten Ordumuzun subayları suçlumu? ve Ordumuz subaylarının ne suçu varda görevi başında elleri kelepçeli olarak götürülüyor ve hapsediliyor.
Ben şahsen subaylarımızın suç teşkil edecek bir eylem içinde olduklarını düşünmüyorum.
Ya siz?
Sondan başlamakta fayda var.
Bir hatırlatma geride bıraktığımız hafta içinde Kars-Sarıkamışta Ordumuzun en büyük tatbikatı vardı. Kış tatbikatı 90 bin şehit verdiğimiz Allahüekber dağlarında
Geride bıraktığımız tüm yıllarda bu tatbikata devletin en üstü ile en altı eksiksiz bu tatbikatı izlemek üzere Sarıkamışta hazır bulunurdu. yıl 1987 yer Sarıkamış Bende askerim orada Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere herkes orada Tatbikatı gururla izliyor..
Yıllar sonra sene 2010 yer yine Sarıkamış Fakat bırakın Cumhurbaşkanımızı Başbakan yok. Bakanlar yok. kim var sadece asker. Tarihte hiç bir dönem asker böyle bir sunumda yanlız bırakılmamıştır bilginize sunulur.
Sevgili dostlar bu ne demektir ?
Memleketin idaresine sahip olanlar gaflet ve delalet içindedir diyorum ben.
Çünkü, Sivil devlet erkanının Silahlı kuvvetlerimiizn bu en önemli tatbikatında olmayışı Ordumuzun gözden çıkarılması yok sayılması demek değilmidir?
Türkiye Cumhuriyeti için bundan daha elim ne olabilir?
Devlet erkanının kahraman Ordumuzun bu en önemli tatbikatına katılmamalarını acaba hangi dış güçler istedi?
Değerli dostlar:
Yaşadığımız son askeri olaylar bana Mustafa Kemal'in Temmuz 1920'de Afyonkarahisar Kolordu Karargahı'nı teftişi sırasında subaylara hitaben yaptığı konuşmayı hatırlattı. O konuşmanın bir bölümü şöyleydi:
"İngilizler. Ordumuzu kamilen lağvederek milleti muhafaza-i istiklali için muhtaç olduğu nokta-i istinattan mahrum etmeye teşebbüs ettiler... Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci hedefi taarruzu oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevani ve müşkilat kalmaz."
Yakın tarihe baktığımızda Kemalist ve bağımsızlıkçı Türk askerleri ilk kez bugün hedef alınmıyor. bir ülke için bundan daha elim ve daha vahim bir sonuç düşünebiliyormusunuz?
Şimdi hep birlikte yakın tarihimize göz atalım.
12 Mart darbesini izleyen günlerde önce 13 subay "9 Mart hareketine" dahil oldukları gerekçesiyle emekliye sevk edildi. Daha sonra 18 ay içinde 700'den fazla subay ve askeri öğrenci tasfiye edildi.
12 Eylül darbesinde ise 2000'den fazla Kemalist subay, Amerikancı generaller tarafından emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. Kimileri suçlandı, hapis yattı.
Bittimi?
Hayır.
Daha sonra TSK ile ABD arasındaki ayrılık noktası Irak oldu. ABD'nin harekete geçirdiği Irak'ı işgal planları ve Çekiç Güç, Türk ordusu ile dönem hükümetinin ve ABD' nin arasını açtı.
ABD'nin Irak'a ilk saldırısı öncesinde Özal yönetimi ile ters düşen, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın 1990'daki istifası ilk isyan bayrağıydı.
1993'te uçağı bir Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis suikasta uğratılarak şehit edildi. Çünkü hem ABD'ye karşı gelebiliyor, hem de Kürtlerle anlaşabiliyordu.
Amerikalıların askere yönelik hedefinde öncelikli olarak Jandarma ve Ege Ordu Komutanlığı vardı. Çünkü bu iki kuvvet NATO dışındaydı.
Son dönemlerde tutuklanan subay,albay ve generallerin Jandarma ve özellikle Deniz kuvvetleri mensubu olduğunu düşünün ve şu soruyu kendinize sorun. Darbe yapıcaksa bunu Deniz kuvvetlerimi yapar?
Devam edelim örneklere.
Bu süreçte en önemli gelişmelerden biri de Türkiye'nin NATO üyeliğinden bu yana var olan Özel Harp Dairesi'nin kaldırılıp yerine Özel Kuvvetler Komutanlığının yapılandırılması oldu.
Ankara'da ÖKK. için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.
Bu süreçteki en temel değişim ise Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde yaşandı. Kıvrıkoğlu, henüz göreve gelmeden 1997'de KKTC'deki bir Özel Kuvvetler tatbikatı sırasında suikaste uğradı. Ancak gelen mermi onun hemen önünde oturan Albay Vural Berkay'ı şehit etti. Kıvrıkoğlu, görevi sırasında ABD'ye gitmeyen tek Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti. Oysa Rusya ve Çin'e pek çok kez giderek savunma işbirliğini görüşmüştü. Bu dönem, Amerika açısından mutlaka hesabı sorulması gereken bir dönem olarak saptandı. Bu nedenle Kıvrıkoğlu'nu Ergenekon'un "1 Numarası" gibi lanse etmeye çalıştılar.
Gelelim bugüne. Ergenekon Davası'nın başından, son günlerindeki "balyoz" soruşturmasına kadar tutuklanan veya gözaltına alınıp bırakılan emekli veya muvazzaf subaylardan bazılarının "gerçek suçları", yani ABD tarafından "istenmeyen adam" ilan edilmelerinin nedenleri şöyleydi:
Eski Jandarma Genel Komutanı Emk. Orgeneral Şener Eruygur: NATO dışı bir kuvvetin komutanı olmak, ABD karşıtı olmak, ADD Genel Başkanlığı yapmak, Kemalistlik, Avrasyacılık, ADD'nin Cumhuriyet Mitinglerinin düzenlenmesinde yer almak.
Emk. Orgeneral Hurşit Tolon: NATO Dışındaki Ege Ordu Komutanlığı yapmak. ABD'nin bölge politikalarına karşıt olmak, Kemalist ve Avrasyacı olmak. Çuval olayı sırasında ABD'de iken tepki göstererek, kendi inisiyatifiyle Türkiye'ye dönmek.
Emk. Tuğgeneral Levent Ersöz: NATO Dışı bir kuvvetin, yani Jandarma Komutanlığı'nın İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yapmak. Şırnak ve Diyarbakır'da PKK ve Amerikan unsurlarına karşı operasyonlar düzenlemek. Türkiye'deki Amerikancı unsurlara, karşı-istihbarat faaliyeti yürütmek.
Emk. Jandarma Albay Atilla Uğur: Mardin'de PKK'ya karşı çarpışan ve sonrasında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ı teslim alan ve sorgulayanlar arasında bulunmak. (1999 yılından bu yana PKK tarafından kimliği araştırılırken, kimliği Ergenekon tertibiyle deşifre oldu.)
Emk. Korgeneral Engin Alan: CIA güdümlü ve NATO'ya bağlı Özel Harp Dairesi'nden sonra tam aksi yönde çalışan Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmak. Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanma operasyonunu Türkiye'den yönetmek. ve Şemdin Sakık'ın Kuzey Irak'tan Yarasa Operasyonu ile Türkiye'ye getirilmesinde rol oynamak.
Emk Orgeneral Çetin Doğan: NATO Dışı Kuvvet, Ege Ordu Komutanlığı görevi yapmak. 1. Ordu Komutanı iken Batı Çalışma Grubu'nu yönetmek. Ulusalcı-Kemalist görüşlere sahip olmak. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından Türk-Kazak Ahmet Yesevi Üniversitesi'nin başına atanmak.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emk Orgeneral H. İbrahim Fırtına: 2004 ve 2005 tarihlerinde Rusya ve Çin'i ziyaret ederek hava savunma sistemleri ve uzay programlarında işbirliği için görüşmeler yapmak.
Emk Orgeneral Ergin Saygun: 16 Kasım 2006 tarihinde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dr. Jack Crouch ile görüşmek için Beyaz Saray'a görüşmeye gitmişken, üst araması yapılmak istenmesi üzerine üstünü aratmamak ve kapıdan geri dönmek.
Albay Berk Erden: Güney Deniz Saha Komutanlığı'na bağlı Deniz Radar Gözetleme Birimi komutanıydı. Görev sorumluluk alanı İzmir Körfezi, Ege Denizi ve Akdeniz. Ege ve Kıbrıs ile Akdeniz'deki İsrail, ABD çıkarları önünde engeldi. Napoli'deki NATO Üssü'nün bu komutanlığın merkezi Urla'ya taşınması planları yapılıyordu.
İzmir Güney Deniz Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Emk Koramiral Feyyaz Öğütçü: Aynı nedenlerle hedef alınan isimler arasındaydılar.
Tümamiral Cem Gürdeniz: Tuğamiralken, Karadeniz'de Türkiye'nin ulusal operasyonu olarak başlatılan Uyum Harekâtı'nın planlayıcısı ve uygulayıcısıydı. Türkiye, NATO üyesi olarak Karadeniz'de bu operasyona başlayınca, Washington yönetimi ABD'nin öncülüğünde Akdeniz'de yürütülmekte olan Aktif Çaba operasyonunun Karadeniz'i de kapsayacak şekilde genişletilmesi ısrarını sürdüremedi. Türkiye, bu operasyonun ayrıntılarına ilişkin olarak NATO'yu sürekli bilgilendirince, ABD'nin, "NATO gemileri Karadeniz'de terörle mücadele, insan kaçakçılığı ve bölgesel güvenlik için bulunmalı" gerekçesi de ortadan kalkmış oldu. Uyum Harekâtı'na daha sonra Rusya ve Ukrayna'nın katılımı sağlanıp ABD'nin bu bölgeye girme çabalarının önü tamamen kesilmiş oldu. Özetle; Cem Gürdeniz, ABD'nin Karadeniz'e çıkma çabalarının önünü kesen komutan olarak tanınırdı. Şimdi cezaevinde. (Kaynak Işık Kansu-Cumhuriyet 27.02.2010)
Orgeneral Saldıray Berk: 3. Ordu Komutanı. Berk, 2.Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel'le birlikte, NATO'da görev yapmamış iki komutandan biri. NATO'da görev yapmadığı gibi, yine biyografisine bakıldığında görülebileceği üzere, Moskova Kara Ataşeliği ve Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevlerinde de bulundu. TSK bünyesindeki Rusça bilen az sayıda yüksek rütbeliden biri. Türkiye'nin Rusya'ya en yakın sınırlarını NATO'cu olmayan bir paşa tarafından komuta edilen bir ordunun savunmasına ABD'nin sessiz kalması söz konusu olamaz. (Kaynak ODATV-21.02.2010)
TSK'nın durumuna genel olarak bakıldığında ise ABD ya da NATO'nun rahatsızlık duyduğu ve öncelikli hedef olan kuvvetler şunlar:
NATO dışı kuvvetler olan Jandarma Genel Komutanlığı (Şimdi yasa değişiklikleriyle NATO'ya bağlanmak isteniyor, sınırların korunması üzerinde de yeni bir güç oluşturulması planları var). Ege Ordu (1975'te Kıbrıs harekatı sonrası kurulan 4. Ordu) ve (1990 itibarıyla milli bir güç haline gelen ve Kuzey Irak'ta operasyonlar gerçekleştiren) Özel Kuvvetler Komutanlığı
Değerli dostlar:
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ordusu üzerine uzanan Dış güçlerin kirli elleri kırılacaktır. İşgal devletlerini 18/Mart/1915 Çanakkale savaşında boğazın serin sularına döktüğümüzü Çanakkale geçilmez destanı yaratanın da bizim ordumuz olduğunu hatırlatır
Çanakkale geçilmez dedirten; ölümleriyle bile yıllar ötesine ders olmayı başarmış başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize minnet borçlu olduğumuzu onların huzurunda saygı ve şükranla eğilmeyi şeref addediyorum..........
Saygılarımla.............