Din ve iman konusu, günümüzde o derece çeşitlilik ve farklılıklar gösteriyor ki, ne yapacağımızı, hangi yoldan gitmemiz gerektiği, kimlerin doğruyu söylediği konusunda, toplum olarak büyük tedirginlik yaşıyoruz.
Acaba bu tedirginliğimizin nedeni ne olabilir? Bizler bu konuda nasıl bir tavır takınıyoruz, ya da yapmamız gereken nedir bunun bilicinde miyiz? Sanırım bu soruların doğru cevabını bulursak, bizim de Allah ın istediği doğru yolda olmamızın önünde, hiçbir engel kalmaz.
Önce içinde yaşadığımız din karmaşasının, bölünmüşlüğün, inanılmaz farklılıkların nedeni nedir, gelin bu konu üzerinde birlikte düşünelim.
Tedirgin olmamızın asıl nedeni, aynı konuda bile çok farklı fikir ve inançların olması. Önce bu konuyu aydınlatmalıyız.
Müslüman olarak bizler, Kur'an ın her ayetine iman etmedikçe, gerçek iman etmiş sayılmayacağımızı söyleriz ve buna inanırız. Peki söyleyip, inanmakla iş bitiyor mu? Elbette bitmiyor, sanırım hatalarımız, söylediklerimizi yaşamımıza geçirme safhasında başlıyor.
Allah elçisi kanalıyla, biz kullarına Kur'an ı, rehber olarak gönderdiğini bildirmiştir. Allah Kur'an da elçisine, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diyerek, aslında bu sözleriyle bizlere bir şeyler anlatır.
Yaradan yine rehberinde, hiçbir ehli kitapta, ruhban bir sınıf görevlendirmediğini, bunu kendilerinin uydurdukları örneğini de verir. Peki, tüm bunlar ne anlatır bizlere?
Allah ın doğru yolunu, beşeri oluşumlardan, bilgilerden değil, Rahmanın gönderdiği hak gerçeklerde, Kur'an dan aramamızın açık bir kanıtıdır tüm bunlar. Bir başka deyişle, Allah ile kulu arasında, hiç kimsenin olmadığını, veliler, şeyhler, dervişler edinerek onların sayesinde, Allah ın rızasını kazanacağımızı zannedenlere, büyük bir uyarıdır, ruhban sınıfının, İslam dininde olmadığı gerçeği.
Rabbimiz, benimle aranıza hiç kimseyi sokmayın, ben sizlere şah damarınızdan daha yakınım diyorsa, Allah dan başka yardım isteyecek, sığınılacak, şefaat istenecek, hiçbir gücün olmadığının bilincine varmalıyız.
İşte yaptığımız yanlış bu noktada başlıyor. Allah bana ulaşacak kapınız, Kur'an dan geçer diyor. O kapının anahtarını da, yalnız Kur'an dan alabileceğimiz örneklerini de veriyor. Bu durumda, bizler ne yapıyoruz, Allah a ulaşacağımız kapıyı ve anahtarını Kur'an da mı arıyoruz? Hiç sanmıyorum, Rahman a ulaşacak kapıyı ve onun anahtarını, beşeri oluşumlarda arıyoruz. İşte yaptığımız büyük hata, böylece dipsiz bir kuyuya atılan taş misali, belirsizliğe doğru yol alıyor.
Yapılan bu yanlışlar, bu tür oluşumlar o kadar çok ve çeşitli oluşuyor ki, Allah ın gerçek kapısının, ona ulaşacak en doğru yolun üstünü örtüyor. Hatırlayınız Rabbimiz, yanlış yolda ısrar edenler için bir örnek veriyordu.
Câsiye 23: (Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dâhilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz?
Gerçektende, Allah ın kitabını rehber aldığını söylediği halde, beşerin sözlerini rehber edinenlerin, kendi hevâ ve hevesinin esiri olanların, acıklı sonunu Yaradan, çok güzel izah ediyor bizlere. Ama bu gerçekleri görebiliyor muyuz? Göremiyoruz, çünkü düşünerek iman etmiyoruz da ondan.
Elbette göremeyiz, çünkü gözler perdeli, gönüller mühürlü. Batıldan, hurafeden, sanıdan, emin olmadığımız rivayetlerden yana olmaktan ve onlarla amel etmekte ısrar ettiğimiz için, gerçekleri göremiyoruz. Allah ın rehberine, kitabına inatla yaptığımız saygısızlıktan dolayı, Rabbin bir cezası tüm bunlar.
Şunu lütfen unutmayalım. Allah sizleri Kur'an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, herkesin anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonrada bizleri sorumlu tutmaz. Elbette herkes kapasitesi, çabası ölçüsünde nasibini alır. Bizlere düşen, Allah ın ayetlerini daha güzel anlamak için, çaba göstermek olmalıdır. Zaten imtihanın da gerçeği, çaba harcamak, bir emek sarf etmek değil midir?
Bu konuyla ilgili yazı kaleme aldığımda, her zaman okul örneğini veririm. Çünkü hepimiz Allah ın okulunda, eğitiminde Kur'an dan imtihan halindeyiz. Allah imtihanımızın Kur'an dan olduğunu apaçık söylediği halde, nasıl olurda bizler sorumlu olduğumuz rehberin dışına çıkarız, onun sınırlarını aşarız.
Hâşâ Rabbimiz Kur'an da, bizleri doğruya ulaştıracak yolu, gereği gibi anlatmıyor mu? Yaradan hâşâ izah edemedi de, bizler beşerin kitaplarından mı doğruyu daha kolay öğreneceğiz. Lütfen bunu unutmayalım ve yaptığımız saygısızlığın farkında olalım. Yoksa mahşer günü, çok pişman oluruz.
Okulda eğitim alırken, nasıl öğrenciler birbirleri ile yarışıyor ve kapasiteleri, gösterdikleri çabaları nispetinde değerlendiriliyorsa, bizleri de Rabbimiz aynı şekilde imtihan ediyor. Hatırlayınız bizler okulda, okuduğumuz bir kitap için, bu kitabı bu seviyede bir öğrenci anlayamaz, bu haksızlıktır demiyor da, bir çaba gösteriyorsak öğrenmek anlamak için, nasıl olurda Allah ın bizleri imtihan ettiği kitap için, bu kitabı herkes anlayamaz, bu kitapta her bilgi, detaylı yoktur deriz?
Değerli din kardeşlerim, Rabbimize açılan kapının ve onun anahtarının, Kur'an da olduğunun gerçeğini artık görelim. Sonsuzluk kapısını, başka yerde aramayalım. Önce onu anlayarak, düşünerek ve hiçbir etki altında kalmadan okuyup, anlamaya çalışalım. Daha sonra araştıralım, soralım tüm bilgilerden faydalanalım, daha da iyi anlayabilmek için. Çünkü bilginin sonu yoktur.
Bizler eğer ilk önce, Kur'an ın harcıyla inanç temellerimizi inşa edersek, onunla imanımızın omurgasını oluşturursak, onun üstüne giydireceğimiz kıyafeti, doğru seçmekte asla zorlanmayız. Böyle yaptığımızda ne giyersek yakışacak, ne yaparsak başarıya ulaşacaktır.
Bizler imanımızın temelini ve omurgasını, başkaları değil, kendimiz inşa edersek, sonucundan da emin oluruz. Ne yazık ki bu gün yaşadığımız İslam ın temelinde, yalnız Kur'an değil, Kur'an ın hüküm vermediği, rivayetlerin, sanı bilgilerin ağırlıklı baskısı var. Gelin içimize girmiş yanlış itikatları, elde Kur'an temizleyelim. Böylece zararın neresinden dönersek kardır düşüncesiyle, Rabbimizden af dileyelim. Sizce en garantili yol bu değil midir?
Bir başkasından kopya çekerek imtihan verilmez, lütfen bu gerçeği görelim. Tembel öğrenci gibi olmayalım. Dersimizi imtihan olacağımız kitaptan bizzat çalışalım ki, yaptığımız işten emin olalım.
Mahşer günü yüzleri gülen, Rabbin halis kullarından olmak istiyorsak, Allah ın ayetinde verdiği örnekte olduğu gibi, eyvah keşke falancayı dost, veli edinmeseydim, beni o kandırdı demek istemiyorsak, gelin Rabbimizin söylediği gibi, Kur'an ın ipine sarılalım. O bizi Rabbimize kavuşturacaktır.
Bu yolu izlediğimizde, hayatımızın, yaşantımızın çok daha farklı olduğunu göreceğiz. İşte o zaman, gülün dikenini görmeden gülü seveceğiz, koklayacağız. Dualarımızın bile, nasıl daha farklı karşılık bulduğunun, bilincine varacağız.
Dilerim cümlemiz, gönül gözleri ile tüm gerçekleri görebilen, Rabbin halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK