Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, İslam ı gereği gibi, Allaha özgüleyerek, onun halis, katıksız dinini yaşamadığımızdan kaynaklanmaktır. Allahın rehberinden habersiz yaşadığımız içinde, onun uyarılarından uzak, dostunu düşmanını ayıramayan bir toplum olmuşuz. Düşmanımız içimize, yaşantımıza, inancımıza öyle bir sızmış ki, hala farkında bile değiliz.
Bu sözlerimi neden söylediğime gelince. Allah Kur'an da öyle bir toplumdan bahseder ki, bu toplum Rabbin emirlerine karşı geldiği için, Allah ın bu toplumu şiddetle cezalandırdığı, hatta diğer kavimlere, toplumlara helal olan şeyleri, bu topluma haram kılarak cezalandırdığını anlatır. Sanırım bu toplumun kimler olduğunu hemen anladınız. İşte bizler, Allahın Kur'an da özel olarak birçok örnek verdiği bu toplumu, kendi geçmişlerindeki izlerinden, yaptıklarından çok iyi tanımalıyız ki, kendimizi onların şerrinden koruyabilelim.
Bugün Dünyanın başına açıkça bela olan Yahudileri, çok iyi tanımalıyız. Geçmişte Allahın hışmına uğramış bir nesil, eğer aynı yol ve yöntemi bugünde kullanıyorsa, aynı yanlıştan kurtulamamışlar demektir.
Bugün sizlere Yahudilerin, aynı kutsal kitap gibi gördükleri, geçmiş tarihlerini anlatan ve bu günde yaşamlarına geçirip örnek alan, atalarının yaptıkları yöntemi hala benimsediklerini, 12 kutsal saydıkları tarihi kitaptan birisi olan ESTER başlıklı bölümünden alıntılar yaparak, zihniyetlerini daha iyi anlamanıza yardımcı olmak istiyorum.
Geçen gün Yahudilerin yaptıkları anlaşılan bir filimde, ESTER konusunu işleyen kaderin çağrısı ismiyle, bir özel kanalda yayınlanan filmi seyrettim. Film Yahudilerin Ester konusunu sinsice işledikleri, kendilerini masum gösterip, Yahudilere karşı tavır alan, sanki Kralın yanında yalnız bir yöneticinin marifeti gibi gösterilip, güzel bir sonla bitiriliyor. Fakat kendilerinin kutsal saydıkları 12 kutsal kitaptan olan ESTER bölümünde yazılan, Esterin kraliçe olup, Krala istediğini yaptırmaya başladıktan sonra olanlar, Yahudilere düşman olan topluma karşı yaptıkları soy kırım, filimde hiç işlenmemiş ve tek kelime dahi bahsedilmiyor.
İşte sizlere, cesaret edip filimde tek kelime dahi bahsedemedikleri, Esterin kraliçe olduktan sonraki Yahudilerin, kendilerine karşı olan toplumlara, yöneticilere davranış ve hareketlerinden, kendi inandıkları, kutsal saydıkları kitaplardan alıntılar yaparak, anlatmak istiyorum. Asi, itaatsiz, kanunlara uymayan davranışlarından dolayı cezalar verilmekten kurtulan Yahudiler, kendilerine ceza vermek ve ülkelerinde isyanı önlemek isteyen yöneticilere ve birlikte yaşadıkları toplumlara neler yaptığını, lütfen kendi kitaplarından aldığım alıntıdan ibretle okuyunuz.
Önce ESTER bölümden sizlere bir özet yapmak istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılsın.
Ester bir Yahudi kraliçedir. Kraliçe olmadan önce, Kralın yanındaki yöneticiler, Yahudilerin yaşadıkları ülkenin kanunlarına isyan etmeleri, baş kaldırmaları, birlikte yaşadıkları toplumlarla geçimsiz oluşları, söz dinlememeleri ve diğer toplumlarla yaşadıkları sorunlar neticesinde, kralı Yahudiler aleyhine yönlendirip, cezalandırılmaları yönünde ikna ediyorlar. Kralda bunun uygulanması, yani Yahudilerin cezalandırılmasını emrediyor. Fakat Ester Yahudi yöneticiler tarafından krala yaklaştırılıp, onu baştan çıkarıp, kendi güzelliği ve cazibesini kullanıp, onunla evlenerek kraliçe oluyor. Toplumunu, ırkını kurtarmak adına.
Ester Kralı kendisine o kadar bağlıyor ki, o ne isterse vereceğini söylüyor. Tabi Ester halkının affedilmesini istiyor. Bundan sonra, Yahudiler aleyhine esen hava birden değişiyor, tersine esmeye başlıyor.
Yahudilerin Ester örneğindeki taktiklerini, yaşadıkları bütün ülkelerde her zaman kullanmışlardır. Günümüzde dahi hükümetlere, yönetimlere sızarak, tüm Dünyanın yönetim kadrolarının içlerine girip, kendi inanç ve düşüncelerini kendi menfaatleri yönünde, nasıl gerçekleştirmeye çalıştıklarına, güzel bir örnektir.
Bakın Esterin Kralı, kendi güdümüne aldıktan sonra, Yahudilerin kendi düşmanlarına nasıl davrandıklarını ibretle görünüz. Acaba toplumu kendilerine bağlamaya, onları ikna edip onlarla birlikte dostça, kardeşçe yaşamanın yollarını mı aramışlar, yoksa..? Evet, yoksa nın cevabını, aşağıda kendi inandıkları değerlerde göreceksiniz. Bu inancında, nesiller boyu devam etmesi gerektiğini, nasıl kendi nesillerine öneriyorlar ibretle okuyalım.
Bu inanca sahip olan bir toplumun etkisi altına girersek, içimize, yönetime sokarsak, Allah bizleri korusun, halimiz nice olur diye de, lütfen iş işten geçemeden çok iyi düşünelim. Bizler bu gerçekleri gördüğümüz halde, gözlerimizi hala kapamaya devam mı edeceğiz? Yorum sizlerin.
ESTER 9:
2.Kral Artakserkses'in tüm illerindeki kentlerde Yahudiler bir araya geldiler. Onlara zarar vermeyi tasarlayanlara bir darbe indirmek istiyorlardı. Hiç kimse onla¬ra karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu.
3.İl yöneticileri, prensler, valiler ve kralın memurları, hepsi de Mordekay'dan ürktükleri için Yahudileri destekli¬yordu.
5.Böylece Yahudiler tüm düşman¬larını kılıçtan geçirdi, bunun sonucun¬da ülkede kan döküldü, yıkım oldu. Yahudiler düşmanlara karşı başarılı oldular.
6.Yalnız Sus Kalesi'nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.
12.O da Kraliçe Ester'e şöyle dedi: "Sus Kale¬si'nde Yahudiler beş yüz kişiyi ve Haman'ın on oğlunu öldürdü. Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar? İstediğini bildir, sana vereyim. Dileği¬ni söyle, bildirdiğin an senin olsun."
13.Ester şu yanıtı verdi: "Eğer kral isterse, Sus'taki Yahudiler kralın bu¬günkü bildirisini yarın da uygulasın. Haman'ın on oğluna gelince, onların vücudu darağacına asılsın."
14.Ardın¬dan kral bütün bunların yerine getiril¬mesini buyurdu. Sus'un bildirisi ya¬yınlandı ve Haman'ın on oğlu asıldı.
15.Böylece Sus'taki Yahudiler Adar ayı¬nın on dördüncü günü yeniden toplan¬dılar ve kentte üç yüz erkek öldürdü¬ler. Ama kenti yağma etmediler.
16.Kralın illerinde yaşayan öbür Ya¬hudiler hayatlarını korumak ve düşman¬larından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler. Ama çevreyi yağma etmediler.
17.Bütün bu olaylar Adar ayı¬nın on üçüncü günü oluştu. On dördün¬cü günü dinlendiler, şölenler verip se¬vindiler,
27.Yahudiler her yıl, buyrulan biçimde ve tarihte, bu iki günü kesinlikle kutlamaya ant içtiler. Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranma¬larını salık verdiler.
28.Böylece her kent¬te, her ailede bir kuşaktan öbür kuşa¬ğa anımsanan ve kutlanan bu Purim günleri asla kaldırılmayacak ve bu günlerin anısı soylarında asla yok ol¬mayacaktır.
Purim olayları bugün İran diye adlandırılan topraklarda yaşanmış olup, bu devrin kalıntıları da bu Ülkede olduğu söylenmektedir. Bugün bu büyük olay, çoğumuz tarafından bilinmemekte, hiçbir tarihçi bu olaylardan özellikle bahsetmeyerek, aslında Yahudilerin ne derece soy kırımcı bir nesil, ırk olduğu saklanmaktadır.
Yukarıdaki bilgileri okudunuz, işte Yahudilerin düşmanlarına yaptıkları. Düşmanlarını siyasi olarak yenmeleri onlara yetmiyor. Hatta düşmanlıkları ortadan kaldırıp, tersine çevirmeleri de onların kinlerini, nefretlerini yatıştırmıyor. Kendilerine zarar vermeyi planlayanlardan,
(hiç kimse onla¬ra karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu)
Diye de çok açık kendileri kitaplarında yazdıkları halde, onlar bu insanlara nasıl davranıyorlar, işte burası çok önemli.
Hâlbuki peygamberimiz kendisine saldırmayan hiç kimseye savaş açmamıştı, hatta daha önce düşman oldukları açık belli olduğu halde, onları kazanmak için çaba göstermiştir. Çünkü sana düşman olana, sen dost elini uzatacaksın ki, onlara doğruları anlatıp, dostluklarını kazanacaksın. İşte aramızda ki inanç farkımız. Bakın onlardan korkar hale gelenlere bile, onlar neler yapmış özetleyelim.
(Böylece Yahudiler tüm düşman¬larını kılıçtan geçirdi, bunun sonucun¬da ülkede kan döküldü, yıkım oldu.)
(Yalnız Sus Kalesi'nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.)
(Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar?)
(ve kentte üç yüz erkek öldürdü¬ler.)
(Kralın illerinde yaşayan öbür Ya¬hudiler hayatlarını korumak ve düşman¬larından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler.)
Yukarıdaki katliamlara uğrayanlar, karşılık verecek güçleri olmayan, daha önce birlikte yaşadıkları toplumlar, halk olduğunu unutmayalım. Öldürülenlerin sayısını iyi analiz etmeliyiz. Çünkü o devirde nüfus çok kalabalık olmadığı halde, öldürdükleri rakamlar ürkütücüdür. Fakat Yahudi düşmanları bunlar. İşte Yahudi zihniyeti. Ya sonradan bizlere düşmanlık yapmaya kalkarlarsa? İşte sırf bu düşünceden kurtulmak için, düşmanlarının soylarını kurutmak adına, nasıl bir katliam yapıyorlar. Hiç düşünmeden yok etmenin, kılıçtan geçirmenin, kendilerinin hakkı bir davranış olarak görebilmek, aklın ötesinde şeytanın bile yapabileceği bir davranış olmasa gerek. Tüm bu gerçekleri yeni nesil Yahudilerin, atalarının yaptığı büyük yanlışları farkına varıp, vazgeçmelerini umut ederim.
Kendisini sevdiremeyen, değişik toplumlarla uyumsuz bir millet, işte karşısındaki toplumdan ancak böyle pervasızca intikam alır. Birde onlara Osmanlının nasıl kucak açtığını düşünün. İşte millet olarak aramızdaki fark, şükürler olsun. Bu apaçık SOYKIRIMDIR. Ama kendileri soykırım yaptığında soykırımdan söz etmeyenler, kendilerine yapıldığında takındıkları tavır düşündürücüdür. Geçenlerde bir haber dikkatimi çekti.
27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü nedeniyle tören yapıldı,
Diye yazıyordu ülkemizde. Kendi ırklarının soykırıma muhatap olmalarını anıyorlardı. Buraya katılan ilk, Türk üst düzey yöneticilerin katılmaları dikkat çekti, diye yazıyordu haber başlığında.
Elbette onlara yapılanları kınıyoruz. Ya onların geçmiş yüzyıllarda toplumlara yaptığı ve kendi kutsal kitaplarında yazan toplumlara reva gördükleri soy kırımları kimler kınayacak? Bu düşüncenin, zihniyetin yanlış olduğunu kalplerinin bir köşesinde duydukları, insanlık kırıntılarından olsa gerek, toplumların geçmişte atalarının yaptıkları duyulmaması için, ellerinden geleni yapıyorlar ve duyulmasın diye önlemler alıyorlar. Gerçi bunu da başarıyorlar. Bu olayı hangimiz daha önce duymuştuk, bir düşünün isterseniz. Ben bu konuyu başka bir yazımda, daha önce dile getirmiştim, Rabbim izin verirse bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam edeceğim.
Lütfen bu yazıyı bu bilgiyi dostlarımızla paylaşalım ki, karşımızdaki soykırımcı bir nesil, çok daha iyi anlaşılsın. Çok ilginçtir ki yaptıkları bu soy kırımların asla unutulmaması için, bu olayın kuşaktan kuşağa aktarılması isteğidir. Bakın soylarının devamının da, nasıl aynı şekilde davranmasını istiyor.
( Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranma¬larını salık verdiler. )
Bu anıyı soylarında taptaze yaşatmak isteyen bir ırk, nasıl olurda insancıl ve karşısındaki topluma Allahın yarattığı bir kul olarak değer verir, hiç düşündünüz mü? Bu sorumun cevabını da, sizler nefsinizde değerlendiriniz.
Yine aynı kitabın 10. bölümünde bakın Yahudiler kendi ırklarını nasıl görüyorlar. Böyle bir ırk, böyle bir nesil hayalinizde canlandırabiliyor musunuz? Lütfen aşağıdaki sözleri, zihniyeti bir an karşınızda canlandırın, hayal edin. Daha sonrada bu Dünya nasıl bir tehlike ile karşı karşıya, onları da düşünün?
Bir gün Dünya, Yahudi zihniyetinin ne olduğunu, kendilerine de zarar vermeye başladığında farkına varacaklardır, tabi iş işten geçmediyse.
ESTER 10:
5.Uluslar, Ya¬hudi adını ortadan silmek için birle¬şenlerdi.
6.Tek ulus, benimkidir, İsra¬il'dir. Tanrı'ya yakardılar ve kurtul¬dular. Evet, Rab ulusunu kurtardı, Rab bizi tüm bu kötülüklerden kurtardı. Tanrı uluslar arasında asla görülme¬yen belirtiler ve doğaüstü olaylar oluş¬turdu.
7.O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulus¬ları ilgilendiriyordu.
8.Bu iki yazgı Tanrı'nın tüm uluslarla ilgili olarak sapta¬dığı saatte, zamanda ve günde ortaya çıktı.
9.Böylece Tanrı ulusunu anımsa¬dı ve mirasını korudu.
Yahudiler tüm insanlığı ikiye ayırıyor ve bakın ne diyorlar?
5.Uluslar, Ya¬hudi adını ortadan silmek için birle¬şenlerdi.
6.Tek ulus, benimkidir, İsra¬il'dir.
Ne kadar korkunç bir düşünce değil mi? Tek gerçek ulus, Allahın sevdiği ulus, kendi ulusları olduğunu söylüyorlar ve karşısındaki uluslar içinde kendilerine düşman olan, daha açıkçası kendisinden olmayan uluslar olarak ayırıyor. Tek ulusun İsrail olduğunu söyleyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu bencil düşünce Dünya toplumlarına neler yapar, Rabbim bunların şerrinden ülkemizi ve Dünya uluslarını korusun ve gerçekleri görmemizi sağlasın.
Şu sözleri söyleyen ve tüm insanlığı biz ve diğerleri diye ayıran bir inancın, nasıl bir inanç olduğunu, şeytanın bile bu sözleri söylemeye korkacağını düşünmüyor musunuz?
7O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulus¬ları ilgilendiriyordu.
Allahın ulusu olarak, yalnız Yahudiler kendilerini görüp, şu sözlere inanıyorlarsa, bu toplumdan ne beklersiniz siz.
9.Böylece Tanrı ulusunu anımsa¬dı ve mirasını korudu.
Yani Tanrı kendi ulusu olarak Yahudileri hatırladı ve onları korudu. Acaba diğerleri kimin ulusu ve kulları? İşte Yahudi zihniyeti. Ben Allahın ulusuyum, sizlerde bizlerin emrinde emir kullarısınız düşüncesiyle, karşısındaki insana bakanlardan, ne insaf beklenir nede adalet. Bir gün tüm Dünya, bunun farkına varacaktır.
Yüzlerce yıl öncesinden günümüze kadar, tüm Dünyanın içine sızmış, hatta karşı dinlerin içine girip, onlara kendi inançlarını benimsetmiş bir ırk, bir nesil ile bugün karşı karşıyayız. Ama bunların maskeleri Allahın izniyle düşüyor artık. Bizlere düşen hep birlikte bu gerçeklerin farkına varıp, dinimize soktukları hurafelerden temizlenip, Rabbin saf, katıksız, halis dinine, kitabına sarılıp gerçek İslam ı yaşamak olmalıdır.
Bizler Kur'an ı devre dışı bıraktığımız, aklımız yerine beşeri rivayetler ve hurafelerin peşinden koştuğumuz sürece, Allah bizleri böyle insanlara muhtaç edecektir. Şeytanı yaratan Rabbim, şeytanlaşmış kullarının, toplumların yoluyla da kullarını, imtihan edecektir elbette. Zor imtihandan geçmek istemiyorsak, dersimize doğru çalışalım, Rabbin emirlerini doğru yerde arayalım.
Dilerim mahşer günü, hesabın görüleceği O gün yüzleri gülen, eğriyi ve doğruyu Rahmanın gönderdiği FURKAN ile ayırt ederek huzura giden, yüzleri ak, gönülleri mutlu olan kullarından oluruz. Yine dilerim Rabbimden, artık toplumumuz ve tüm DÜNYA, Yahudi oyunlarının farkında olur.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK