Erkan Mumcu Ulusal Medyada Gündem Oldu, Derin Devlet!
Mumcu: Derin devlet diye bir şey yok içinde örgütlenmiş çeteler var! Hemşehrimiz Erkan Mumcu, ulusal medyada gündem olmaya devam ediyor.
Mumcu, son olarak 14 Mayıs Cuma günü Artı TV’de Ezo Özer ile Odak programının canlı yayın konuğu oldu.
Ezo Özer’in sorularını yanıtlayan Mumcu, Sedat Peker’in açıklamalarıyla yeniden gündeme gelen “mafya-siyaset ilişkisi” ve “derin devlet” hakkında farklı bir perspektif sundu.
‘BUNLAR ENİNDE, SONUNDA SIKIŞTIKLARI HER YERDE ‘DEVLET’ DİYORLAR’
“Bir kere, uydurulmuş bir devlet imgesi var. Yalan bir devlet imgesi. Zaman zaman ‘derin devlet’ diye anılan, anayasal kurumların dışında varlığı vehmedilen bir devlet kavramı var. Ama böyle bir devlet yok, bu yalan. Bu tamamen efsane. Bu efsanenin etrafında örülen bir dünya hikâye birçok suç örgütüne, birçok suçluya bağışlanma imkanı kazandırıyor. Hikâye bundan ibaret.” diyen Mumcu, “Devlet içinde örgütlenmiş çeteler var. Devlet yetkilerini suistimal eden çeteler var. Devletin yetkilerini alıp kendi çıkarları uğruna kullanan insanlar var ve bunlar eninde, sonunda sıkıştıkları her yerde ‘devlet’ diyorlar. Bu devlet imasını yapanların asıl yapmak istediklerin şey, suça bulaşmış devlet yetkilileridir. Suça bulaşmış devlet yetkililerine dönük bir imadır bu. ‘Beni yalnız bırakmayın, beni yalnız bırakırsanız ben de bildiklerimi konuşurum’ gibi bir şey.” diye konuştu.
‘BAHSİ GEÇEN VİDEOLARIN BANA GÖRE TEK ANLAMLI CÜMLESİ VAR: BİR TRİPOD VE BİR KAMERA’
“Peki bu suça bulaşmış devlet yetkililerine karşı hukuk yeterli mi sizce?” sorusuna Mumcu şöyle yanıt verdi:
“Maalesef yeterli olmadı. Yasaların elverişli olup olmaması değiştirmiyor. Yargının, yasaları işletecek bir güce, bağımsızlığa sahip olması gerekiyor. Bir şeyin daha altını çizelim: Biz sanki yeni mi duyuyoruz bu videolarla çıkan hadiseleri? Hayır. Bugünün örnekleri anlatılıyor bize sadece. 1990’lardan beri hem de aynı isimlerin, örgütlü çevrelerin benzer suçları işleyegeldiklerini bilmiyor muyuz? Herkes biliyor. Bugün ne değişti? Sosyal medya diye bir olgu var. Ana akım medya ya da sermayenin sahip olduğu medya kanalları dışında insanların erişebildikleri, çok çeşitli bilgi ve haber kaynaklarına, bunların birçoğu değersiz şeyler de olabiliyor ama, yine de çeşitliliği sunan bir medya var. 20 yıldan, 30 yıldan bu yana değişen tek şey, bu medyanın varlığı. Yani bağımsız bir medyanın olabilirliği. Bundan da kast ettiğim, tabii ki ana akım medya değil. Aslında yine devlete ait olan paralarla, yine suçtan edinilmiş sermayelerle gazeteler, televizyonlar satın alınabiliyor. Bahsi geçen videoların bana göre bir tek anlamlı cümlesi var. Bir tripod ve bir kamera. Değişen sadece bir tripod ve bir kameranın gücü. Bu gücün hayatımıza katılması değiştirdi bir şeyleri. Yargının bir şey yapması, siyasetin o ‘bir şeyi’ gerçekten yapmak istemesine bağlı.”
‘SUÇ HERKES İÇİN MÜMKÜN AMA DEVLETİN GÜCÜNÜ KULLANABİLENLER İÇİN DAHA MÜMKÜN’
Mafya liderleriyle siyasi isimlerin yan yana poz vermekten çekinmemesi için “Bu cesareti veren şey suç ortaklığı. Suç herkes için mümkün ama devlet ve siyaset kudretini, gücünü kullanabilenler için çok daha mümkün. Çok daha büyük, kapsamlı ve çaplı girişimler için. Dolayısıyla bu cesareti suç ortakları veriyor. Başka kim verebilir?” diyen Mumcu, “Ortada kamu menfaatlerini ilgilendiren, kamu güvenliğini ilgilendiren alanlarda varolduğu iddia edilen suçlar var. Kamuoyu takibi bunu takip edecek, hesap soracak. Ancak bugüne kadar bunu tartışmak için Sedat Peker’in videosunun ortaya çıkmasının beklenmememiş olmasından belki de utanmış olmamız gerekli.” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti:
‘BURASI KRALLIK, PADİŞAHLIK, HANEDAN DEĞİL; CUMHURİYETİ KİMSE YOK SAYAMAZ’
“Devlet işleri günışığında görülmek zorunda. Burası bir cumhuriyet; krallık, padişahlık, hanedan değil. O cumhuriyeti kimse yok sayamaz. Kimse buraya babasının çiftliği muamelesi de yapamaz. Bugün sahip olduğu güç ve imkanlarla birilerini susturmak, caydırmak, yıldırmak, önünden mikrofon çekmek, üzerine karalamalar atmak mümkün olabilir ama hiç kimse unutmasın, iki cümle birden söyleyeceğim: Zulm ile abad olanın, ahiri berbad olur ve zulüm sonsuz kadar devam etmez, eşkıya dünyaya hakim olmaz.
“Bunda herkesin, hepimizin sorumluluğu var. 20 yıldır televizyon dizilerinde bize bir mafya anlatısı yapılıyor. Her biri birer kahraman. Benim bildiğim mafya dediğin şey kolpadır, tuzaktır. Yani öyle düello gibi delikanlılık kültürüne dayalı bir şey değildir. Yalandır, iftiradır, baskındır, tuzaktır, dolandırmaktır, malına çökmektir, ırzına göz dikmektir, uyuşturucudur, talandır. Bunun neyinin edebiyatını yıllardır bu millete anlatıyorlar. Niçin namuslu bir insanın, alın teriyle ekmeğini kazanan, çocuklarını helal rızıkla geçindirmeye çalışan insanların efsane niteliğindeki hikâyeleri anlatılmaz da yalan, dolan, tamamen sahtekarlıktan oluşan bir şey anlatılır?
‘DEVLETİ KENDİSİNE ZIRH EDİNMEYE ÇALIŞAN HERKES YALAN SÖYLÜYOR’
“Sonunda iş gelip gelip bir devlete dayandırılıyor. Öyle bir devlet yok, yalan bu. Devleti ima ederek kendisine zırh edinmeye çalışan herkes yalan söylüyor. Devlet dediğiniz anayasadır; yasama, yürütme ve yargıdır. Devlet dediğin günışığındadır. Günışığında olmayan bir devlet söz konusu bile olamaz. Anayasanın tanımadığı bir devleti tanımamızı kimse bizden istemesin, beklemesin. Ve vatandaşlarımız da bu uydurulmuş bir edebiyat karşısında, bu sahtekarlık, riya karşısında boyunlarını bükmesinler. Öyle bir devlet yok. Devlet milletin hizmet aygıtı olarak var. Biz bu dikkati göstermeliyiz. Yoksa dizi izler gibi ‘bir bölüm daha’ buradan alacağımız bir şey yok. Yani bizim bunları yorumlamamıza gerek yok. Bizim hukuk istememiz gerekiyor.”