Bugün sizlerle, günümüzde çok konuşulan ve Türk toplumuna kabul ettirilmeye çalışılan, dinler arası diyalog konusunu konuşmak istiyorum.
Slogan haline getirilmiş bu düşünce, ilk baktığınızda kulağa çok hoş geliyor. Din ve diyalog. İki kelime yan yana, çok güzel kullanılmış ve bana sorarsanız çokta etkili.
Eğer konunun detaylarına girmeden, yüzeysel bakarsak, hiç kimsenin karşı çıkmaması gerekir, dinler arası diyalog çağrısına. Çünkü din, her zaman diyalogdan, yanadır.
Şimdi bu düşünce üzerinde yavaş yavaş, düşünmeye işin özüne inmeye, bu konu ile ilgili yaşananlara, söylenenlere bakalım ve araştırmaya başlayalım.
Dikkat ederseniz, ülkemiz haricinde böyle bir diyalogdan bahseden, hiçbir Müslüman ülke yok. İlginç değil mi sizce. Dinler arası diyalogu, kimler arasında yapılacağı söyleniyor? Yahudiler ve Hıristiyanlarla mı?
Yahudilerle yapamazsınız, çünkü onlar kendilerini üstün bir ırk olarak görürler. Bir başka deyişle, Yahudi olunmaz, Yahudi bir anne babadan doğulur mantığıyla hareket ederler. Yani ırkçı bir inançları vardır. Yahudiler Allah ı bile yalnız kendilerine laik gördüklerinden, İsrail in Tanrısı diye geçer kitaplarında. Hiç kimseyi Yahudi yapmaya çalışmazlar.
Bu durumda Yahudilerle, dinler arası diyalog yapmamız, söz konusu bile değil. Çünkü onlar kendilerini üstün bir ırk kabul edip, kendisinden olmayanları yönetmek için var olduklarına inanırlar.
Geriye Hıristiyanlar kalıyor. Peki, onlar ne diyor dinler arası diyalog konusunda? Papa dinler arası diyalogun, gerçek anlamda mümkün olmadığını söylediği halde, bazı Müslüman kardeşlerimizin, hala bunda ısrar etmelerini, nasıl değerlendirmeliyiz sizce?
Papa elbette Müslüman toplumlara yaklaşmak istiyor ve diyalog içinde olmanın yollarını arıyor. Ama bunu yaparken, kendi inançlarını nasıl Müslüman toplumlarına kabul ettiririm, onun hesabını yapıyor. Bunun adı diyalog değil, dayatma ve aldatmacadır. Bunu da aslında açıkça itiraf ediyorlar ve dinler arası diyalogun asıl amacının, Hıristiyanlığı yaymak olduğunu da söylüyorlar.
Bizleri diyaloga davet edenlere, sormak isterim. Karşımızdaki kişiler, din adına bizlerle diyalog yapmak istiyorlar mı? Bundan bahseden yok.
Bahsetmeleri de mümkün değil. Çünkü diyalog yapmak istediğiniz kişi ya da toplumun inançlarını, temel hatlarıyla kabul etmelisiniz ki, ayrıldığınız konularda diyalog yapabilesiniz.
Böyle bir konu yok. Yani bizim inancımızı, kitabımızı, peygamberimizi kesinlikle kabul etmiyorlar. Bu durumda neyin diyalogunu yapacağız. Beni yok sayanla, nasıl olurda oturup bir noktada buluşuruz.
Tüm bu yanlış adımlar, Kur'an ı rehber almak yerine, beşerin kitaplarını ve edindiğimiz velileri rehber almamızdan kaynaklanıyor. Şimdide gelin gönül gözümüzü aydınlatan, Kur'an a bakalım. Dinler arası diyalog konusunda, Rabbimiz ne diyor bizlere. Gerçi Kur'an devre dışı kaldığı için, ne yazık ki ona bakan, danışan bile yok.
Yaradan Bakara suresi 111 ayetinde, Yahudi ve Hıristiyanların, kendileri gibi iman etmeyenlere, bakın ne diyorlar.
Bakara 111: Dediler ki: 'Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez.' Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: 'Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı getirin.
Eğer Yahudi ve Hıristiyanlar böyle düşünüyorlarsa, neyin diyalogunu yapacağız onlarla? Onlar bu düşünce ve fikirlerle, ancak biz Müslümanları, kendi inançlarına nasıl kabul ettireceklerinin hesabını, diyalogunu yaparlar.
Eğer bu şartlarda, onlarla diyalog yapmaya kalkarsak, onlara hizmet etmiş oluruz ki, Allah bunu yapanları, onların saflarında olmakla cezalandıracağını söylüyor.
Yine Bakara suresi 120. ayetinde, bakın onlarla diyalog yapmaya çalışan peygamberimize, Yüce Rabbimiz ne diyor.
Bakara 120: Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu) larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
Değerli din kardeşlerim, ayetin güzelliğine ve apaçık uyarısına bakar mısınız lütfen. Allah ın kelamını rehber alanlar nerede? Gören, duyan yok mu bu uyarıları.
Ayet üzerinde biraz düşündüğümüzde, PEYGAMBERİMİZİN DE O DEVİRDE, YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARLA UZLAŞMAK, DİYALOG YOLLARINI ARAMA ÇABASINDA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Peki, bu çabaları konusunda, yaradan elçisini nasıl uyarıyor.
(Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar.)
İşte dostlar, bizler onların dinlerine uymadıkça, onlarda bizlerden asla hoşnut olup, diyalogda bulunmazlar. Onların amacı, bizleri kendi saflarına, kendi inançlarına, çekmekten başka bir niyetleri yoktur. Lütfen bu sözleri Rabbimiz söylüyor, bunu unutmayalım ve dikkate alalım. Ayetin devamındaki sözler, aslında konumuzla çok ilgili.
(Eğer sana gelen bunca ilimden sonra, onların heva (istek ve arzu) larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.)
Ayet aslında çok net, bugün yaptığımız yanlışa işaret ediyor ve Allah elçisine bakın ne diyor. Sana gönderdiğimiz Kur'an dan, ilimden sonra, onların istek ve arzuları yönünde anlaşma yapıp, diyalog kurarsan, Allah ın dostluğunu kaybedersin diyor.
Değerli din kardeşlerim, ayetler bahsettiğimiz konuda o kadar açık ki, doğrusu söyleyecek bir söz bulamıyorum. Rahman bu konuda elçisini uyarıyor, sakın onların heva hevesine, isteklerine uyarak din ve iman adına, Kur'an ın emretmediği konularda anlaşma yapma diyor. Bu apaçık ayetler dururken, bizler tam tersini yapıyoruz. Tabi sonuçları ortada.
Dinler arası diyalog konusunda, yine Allah ın bir uyarısını daha hatırlatmak istiyorum. Yaradan a kulak verene ne mutlu.
Maide 51: Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
Ayet bakın nasıl bizleri uyarıyor ve diyor ki, Yahudi ve Hıristiyanları gönül dostu edinerek, onların inançlarına, itikatlarına sakın yakın olma, onların inançlarına tolerans gösterip, onlarla bu konuda anlaşma. Çünkü Bakara 120 ayetinde ne diyordu Allah, sen onların dinlerine uymadıkça, onlar senden hoşnut olmazlar.
Hatırlayınız Yahudi ve Hıristiyanların bir kısmı, peygamberimize iman etmek istiyorlardı, ama kendi itikatlarına da devam etmek istiyorlardı. Allah bu konuda elçisini uyarıp, böyle bir şeyin asla kabul edilmeyeceğini bildirmiştir. Buradan da anlıyoruz ki, bir Müslüman hakka batıl karıştıramaz, Kur'an dan başka rehberler edinemez. Diğer inançların yayılmasına zemin hazırlayamaz. Elbette herkes istediği inancı yaşamakta özgürdür. Dinde zorlanamaz.
Yukarıdaki ayette geçen DOST edinmeyin sözünden, inanç ve itikatları adına onlarla yakın olmayın, onların inançlarından uzak durun, şeklinde anlamalıyız. Çünkü ayetin devamında ne diyor? Kim onları dost edinirse, kuşkusuz oda onlardandır. Demek ki bu kişiler, onların inançlarına yakınlık duyuyor ki, Rabbimiz bunu söylüyor. Maide suresi 57. ayet bu konuda bakın ne diyor.
Maide 57: Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer müminler iseniz.
Bakın yukarıdaki ayet, sanırım Maide 51. ayeti daha net açıklıyor. Yahudi ve Hıristiyanlar bizlerin inancını, yani kitabını ve peygamberini kabul etmiyorlar, hatta alaya alıyorlar. İşte bu insanlara çok yakın olmayın, onlara güvenmeyin, gönül dostu olmayın diyor. Dikkat ederseniz buradaki dostluk, onların dinlerine yakınlaşmak adına yapılmamasından bahsediliyor. Böyle bir toplumla sizce, din adına diyalog yapılabilir mi?
Bizlerin elbette Yahudi ve Hıristiyan arkadaşlarımız olacaktır. Hatta ailecekte, gidip gelmemizde bir sakınca yoktur. İslam ı onlara ancak bu şekilde anlatabiliriz.
Allah Maide 5. ayetinde, ehli kitap toplumunun kestiği ve pişirdiği yemekleri, birbirinin yemesini helal kıldıysa, bu toplumların birlikte yaşamasını ve birbirileriyle bazı şeyleri paylaşmasını istediğindendir.
Hatta olabildiğince çok fazla arkadaşımız olmalı ki, İslam ı onlara tanıtabilelim, bu bizlerin görevidir. Peygamberimizde öyle yapmamış mıydı? Peygamberimizin zamanında Yahudiler ve Hıristiyanlar, birçok konuda peygamberimize gelip, danışmıyorlar mıydı?
Konumuzu özetlemek gerekirse, dinler arası diyalogun oluşmasına, şartlar müsaade etmiyor, önce bu gerçeği görmeliyiz.
Diyalog, karşılıklı iki tarafın, genel anlamda anlaştığı, fakat bazı konularda ayrı fikirlerin olduğu bir konuda uzlaşmak, tartışmak demektir. Peki, bizlerin din adına Yahudi ve Hıristiyanlarla tek bir ortak yanımız, birleştiğimiz tek bir konu var mı?
Ne dersiniz, gerçekten var mı? Elbette hiçbir ortak noktamız yok. Biz Müslümanlar, onların iman ettiği peygamberlerine ve gönderilen kitaplarına iman ediyoruz, ama onlar ne peygamberimiz Hz. Muhammed e, nede Kur'an ı asla kabul etmiyorlar. BU DURUMDA NEYİN DİYALOGUNU YAPMAMIZ BEKLENİYOR?
İslam dininde, mezhepler arası bir diyalog tan bahsedebiliriz. Ama bu konuyu gündeme bile getiren yok. Bunu bizler eğer kendi içimizde başaramıyorsak, diğer dinlerle başarmamızı nasıl düşünebiliriz.
Lütfen bu aldatmaca ve uyutma çabalarının arkasında yatan gerçeği, artık fark edelim. Rahmanın uyarılarına kulak verelim, yoksa çok pişman oluruz.