Son on yıldır bizleri yönetenlerin adalet anlayışı, o kadar belirginleşti ve su yüzüne çıktı ki, AİHM adaletsizlikten yakınan ülkelerin başında, Türkiye nin geldiğini açıkladı.
Hatırlarsanız seçimler sonucunda, artık DİNDAR Başbakanımız ve daha sonrada, dindar Cumhurbaşkanımız oldu demişlerdi. Bizleri yönetenlere oy veren vatandaşlarımız, madem dindar bir Başbakanımız oldu, artık haklı olarak, adaletli bir düzenin kurulacağı sevincini yaşamışlardı.
DİNDAR liderlerimizin olduğunu söyleme cesaretini kendisinde görenlerin, acaba dindarlık anlayışını, ölçüsünü, yetkisini kimlerden almış olabilirler? Kime göre daha dindar, bu sorunun cevabını verebilecek var mı aramızda?
Allah kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim der ve sakın kendinizi temize çıkartıp, karşınızdaki kişilere kötü sözlerle itham etmeyin diye de, bizleri uyarır. Elbette dindarlık ölçüsü Allah a, Kur'an a göre değil de, kendi zihniyet, inanç ve anlayışlarına göre ise, onlara söyleyecek sözümüz zaten olamaz.
Elbette DİNDARLIK payesini birileri, hakkı olmadan bir başkasına verebilir, ama yalnız Allah ın yetkisinde olan bir hükmü, kendi yetkisine alarak, gasp ederek, haksızca birilerine vermeye kalkışması, ancak kendilerini kandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Yaramadığını da zaten, yavaş yavak görüyoruz.
Tüm bu üzüntümü, ızdırabımı neden gündeme getirdim diye sorabilirsiniz. Söyleyeyim, çünkü dindarlık kisvesi, maskesi altında, dinimize, inancımıza yapılan saygısızlığın, artık halkımız tarafından fark edilip, İslam dininin oyuncak olmaktan kurtarılmasıdır amacım.
Geçen gün okuduğum bir haber, artık bizleri din ile Allah ile aldatanların foyasının, yavaş yavaş ortaya çıktığını göstermektedir. Güneş balçıkla sıvanmaz. Allah adını kullanıp ta, yanlış siyaset yapmanın ahı ise, asla karşılıksız kalmaz.
Bakın AİHM nasıl bir açıklama yaptı ve Türkiye yi on yıldır yönetenlerin, kendi dindarlık anlayışı ile Türkiye yi nerelere getirdiğinin, karnesini açıkladı.
Önce hatırlatmak isterim. Avrupa insan hakları mahkemesi, her ülkenin kendi adalet sisteminde ki eksikler, hatalar nedeniyle, haksızlıklara uğramış vatandaşların, hak aradıkları bir mahkemedir. Acaba sizce dindar yöneticilerimizin olduğu ülkemizde, adalet ne âlemde? Her şey adaletli işliyor da, bu mahkemelere başvuran Türk sayısı çok az mıdır sizce? Öyle olmalı değil mi?
Bakın AİHM nasıl bir açıklama yaptı, sanırım bu sözlerden sonra söylenecek çok fazla söz olmasa gerek.
(AİHM' de geçen yıl en fazla mahkûmiyet kararı verilen ülkeler sıralamasında Türkiye birinci oldu; kararlar en çok adil yargılanma ve etkin soruşturma hakkının ihlali, yargılama süresinin uzunluğu, kötü muamele ve etkin soruşturma eksikliğinden verildi.
AİHM'in 2011 kararları arasında Türkiye, hakkında en çok mahkûmiyet kararı verilen ülke oldu. Türkiye, geçen yıl 159 davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) en az bir maddesini ihlalden dolayı AİHM'de mahkûm edildi.
Türkiye'nin mahkûm edildiği davaların önemli bir kısmını, yargılama süresinin uzunluğu, adil yargılama hakkının ihlali, kötü muamelenin yasaklanması, etkili soruşturma hakkının ihlali ile mal ve mülkiyet hakkının korunmasıyla ilgili şikâyetler oluşturuyor.)
İşte bizleri yöneten dindarlık zihniyetinin adalet anlayışı. Bu dindarlık anlayışı, bizlerin dinimiz olan İslam ın şeriatı, dindarlık anlayışı asla olamaz. Olsa olsa, kendi itikatlarının, şeriatların, adalet anlayışı olabilir.
Kur'an a iman eden bir Müslüman, hiçbir etki altında kalmadan, Peygamberimizin şaşmaz adaletinin örnekleri ile hareket ederek, karıncayı dahi incitmeyen zihniyeti ile hareket eder ve öyle yaşar. İşte peygamberimizin sünnetini yaşadığını söyleyenler, lafta değil özde onun adaletini örnek alanlardır.
Karşısındaki bir insanı dindar, dindar olmayan diye ayırıp, kendisinden olmayana, kendisi gibi düşünmeyene, adaletsizliği reva gören bir anlayış, asla dinimizin öğretisi olamaz. Hele hele amacına ulaşmak için, her şey mubahtır diyen bir anlayış, düşünce hiçbir ehli kitabın öğretisi değildir.
Bizleri Avrupa ülkelerinin adaletinin çok gerisinde bırakıp, adaleti onlardan arayan bir toplum haline getirenler utanmalıdır. Bunları yapanların, hem Türk toplumuna, hem de dinimize büyük zararlar verdiğini unutmamalıyız. Geçmişte adaleti Avrupa ya Dünyaya öğreten atalarımızın kemiklerini sızlatanlar, bugün adaleti bizleri yönetenlerden değil de onlardan aramamız, bizleri yönetenlerin ne denli adaletli yönetim sergilediklerinin göstergesidir. Bu adalet anlayışı ile mi İslam ı tüm âleme anlatacağız ve sevdirip onları dinimize davet edeceğiz?
Toplumuna adaletsiz davranan, hakkını Hıristiyan yargısında arayan, halkını kendisinden olan, olmayan diye ayıran bir Müslüman toplum olarak, Dünyaya nasıl örnek bir İslam toplumu olduğumuzu anlatabiliriz?
İşte Kur'an ın şeriatından uzaklaşıp, beşerin şeriatını yaratırsak kendi nefsimizde, toplum olarak ne huzuru, nede adaleti asla bulamayız. Beşerin adaletini, şeriatını değil, Allah ın adaletini, şeriatını benimseyelim, yoksa Allah ile aldatanlardan asla kurtulamayız.
Bizim dinimiz hakkı ve adaletle hükmetmeyi emreder. Allah bizlere verdiği örnek ayetlerinde nasıl bir adalet anlayışı içinde olmamız gerektiğini, bakın nasıl anlatıyor. Maide suresi 8. ayetinde:
(Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır.)
Allah işte böyle örnekler veriyor bizlere. Adaletsiz şahitlik yapmayın, iftira atmayın. Bir topluma duyduğunuz kin, sizi adaletten sakın ayırmasın diyorsa bizlere ve bu söylediklerini yapanların, ancak Allah korkusu olanlar tarafından uygulanacağını da belirtiyorsa, sizce ülkemizin durumu, gerçekten Allah tan korkanların, yani dindar olanların durumuyla benzeşiyor mu?
Yine Allah Kur'an da Nisa suresi 135. ayetinde, verdiği örneğinde bakın nasıl uyarıyor bizleri.
( Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun.)
Ne dersiniz, Allah ın bizlere önerdiği adalet anlayışının kırıntısı, bizleri yöneten dindar yöneticilerimizde var mı dersiniz? Karar ve yorum sizlerin. Böyle devam ederse, AİHM ni ülkemiz vatandaşları, çok daha fazla rahatsız edeceğe benziyor. Yani onlara çok daha işimiz düşecek, ne kadar acı değil mi? Adaleti bizleri yönetenlerden değil de, dinimize düşman olanlardan aramamız, ne kadar üzücü. Sanırım Rabbimin sıkı bir imtihanından geçiyoruz. İnşallah toplum olarak, bu acı gerçeğin farkına varırız.
Benim AİHM ne tavsiyem, mahkemenin merkezinin ülkemize taşınmasıdır. Çünkü adaletsizlikte birincilik bizim olduğuna göre, onları misafir etmekte bizim hakkımız olmalı. Kimin neye daha fazla ihtiyacı varsa, en yakınında onu istemesi çok doğaldır. Muhtaç edenler utansın.
Gülerim ağlanacak halimize, ararız adaleti adaletsizler elinde. Allah yardımcımız olsun. Neye layık isek Allah onu verecektir.