Bugünlerde yine Avrupa birliğine girmeye çalışmanın, bir başka sancısını daha çekiyoruz. Sanırım ne olduğunu anladınız. VİCDANİ RET.
Ülkelerin ayakta kalması adına, bazı şeyler vardır ki, bunlar her kişinin vicdanına göre farklı davranılması, kabul edilemez. Örneğin devletin koyduğu vergileri uygun görmeyip, herkes ben bu kadar vergiyi vermek istemiyorum çünkü adaletsiz, diyebiliyor mu? Ama Ülkenin koşulları düzeldikçe elbette vergilerde azalacak, hatta bazıları kalkacaktır. Adaleti sağlamak adına çıkarılan kanunlar için, bu suçun cezası bu olmamalı benim vicdanım el vermiyor dediğimizde, değiştirebiliyor muyuz kanunları?
İşte askerlik konusu da aynen böyledir. Ben askerlik yapmak istemiyorum, hiç kimse diyemez. Herkes ülkesini korumak ve kollamakla yükümlüdür. Eğer toplumun koyduğu bir yükümlülükten kaçarsanız, diğer vatandaşlara sağlanan haklarından da yararlanma hakkınız olmaz.
Bazı ülkelerin koşullarına gelince. Bu ülkelerde askerlik zorunlu olmayabilir. Çünkü bu toplumların komşuları ya da diğer ülkelerle, düşmanlık adına bir sorunları yok sa, ordularını güçleri nispetinde, profesyonel askerliğe geçirmek, zorunlu askerliği elbette kaldırmak, ya da farklı şartlar yaratmak, normal bir durumdur.
Bugün Avrupa ülkelerinin ordularının büyük bölümü, Profesyonel orduya geçmiştir. Ordunun içinde diğer hizmetlerin görülmesi, herhangi bir savaşa ülkelerini savunmak adına hazırlanmak içinde halk, zorunlu olmadıkları halde askerliklerini yapmaktadırlar.
Vicdani ret istekleri Avrupa da normal bir vatandaşın başvurduğu bir yol olmayıp, genelde yolunu şaşırmış gençlerin, tatminsiz, eğitimsiz, inançsız nefislerinin bir sonucudur.
Vicdani ret ne anlama geliyor ona bakalım.
(Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. En çok karşılaşılan ret sebepleri şunlar:
Düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki bulmamak,
Hiyerarşik ve statüsel yapılandırmalarda yer almayı ahlâki bulmamak,
Güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik ve dini inanca aykırı bulmak.)
Şimdide bu fikrin üzerinde düşünelim. Bir insanın politik görüşleri, insani düşünceleri ya da dini inançları, ülkesini savunmak adına kurulan bir güce katılmaya, karşı olması aklın, mantığın kabul edeceği bir şey midir?
Eğer bir insan politik düşüncesini hayata geçirmek istiyorsa, inancını özgürce yaşamak niyetindeyse, başkalarının emperyalizminden kurtulması ve özgür olabilmesi için, güçlü bir orduya ihtiyacı vardır. Dini inançlarına gelince.
Bütün ehli kitap dinleri, dinlerini ve inançlarını korumak adına gerektiğinde, savaşmayı emreder. İsterseniz bizler gelin Kur'an a bakalım, acaba Rabbim bu konuda bizlere neler söylüyor ve uyarıyor.
Aliimran 200: Ey iman edenler, sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, savaş için hazır ve tetikte bulunun ve Allah'tan korkun ki arzularınıza eresiniz.
Bakara 244: Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir.
Allah ayetinde, tüm iman edenlere seslenerek bakın ne diyor? Düşmanlarınıza karşı savaşabilmek, dininizi ve imanınızı koruyabilmek için, savaşabilecek şekilde hazır ve tetikte olunuz. Sanırım her şey çok açık, Allah her an tetikte olmamız için hazırlıklı olmamızı istiyor. Elbette bu ayet iman edenlere sesleniyor. Eğer bir insan iman etmiyorsa, ondandan aynı davranışı beklemek, doğru olmayacaktır.
Bakın savaş konusunda Rahman yine bizleri nasıl uyarıyor.
Bakara 216: Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Orduda görev almaktan kaçan, asker olup ülkesinin özgürlüğü adına nöbet tutmaktan, gerektiğinde savaşmak istemeyenler, korkanlar yukarıdaki Rabbin ayetini de unutmamalıdır. Allah savaşı da bizler için bir imtihan vesilesi yapmışsa, bundan kaçmakla kurtulamayacağımızı da bilmeliyiz.
Yine Allah ın rehberliğinden uzak düşüncelere kapılan kardeşlerimize, Rabbin bir uyarısını daha hatırlatmakta, sanırım yarar var.
Enfal 16: Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak yahut başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Varacağı yer cehennemdir onun. Ne kötü varış yeridir o.
Rabbim nede güzel açıklıyor, binlerce şükürler olsun. Allah ülkesini, inancını korumak adına saldırıya geçenlere karşı, savaşan kardeşlerinin yanında yer almayıp, onlara arkasını dönerse, bakın varacakları yer neresiymiş, Rabbim ne kadar açık uyarıyor.
(Varacağı yer cehennemdir onun. Ne kötü varış yeridir o.)
Geçmiş tarihi şöyle bir hatırlayalım isterseniz. Hıristiyanlar Haçlı seferleri ile dinlerini yaymak adına, milyonlarca insanı katletmişlerdi. Bunlara karşı durabilmek için, hazırlıklı olmayan toplumlar kaybetmiş acı ve yokluklar içinde, esaret altına girmişlerdi.
Bugünde aynı taktik uygulanmaktadır. İslam dinine karşı haçlı ve Yahudi zihniyeti artık el ele vermiş, içimizde adeta cirit atmaktadırlar. Toplumumuzu dinimizden uzaklaştırmak için, dinler arası diyalog yalanıyla, içimize kadar girdiler. Şimdide inancımıza el attılar. Bizleri yönetenler toplumu inançları ile aldatmakla meşgul iken, Yahudi ve Hıristiyanlarda bizleri yönetenleri aldatmakla meşgul. Bu ortamı onlara sağlayanlara, hakkımızı asla helal etmeyeceğiz, bunu da sakın unutmasınlar.
Bizleri Avrupa toplumuna sokmaya çalışan liderlerimizin, bir gün bu topluma çok acı bir hesap verecekleri gerçeği unutulmamalıdır. Çünkü Avrupa topluluğu bir Hıristiyan toplumudur. İşlerine gelmeyen konuları halk oylamasına götürenler, bizlere sormadan bizleri Hıristiyanlara teslim etmeye çalışanlar, elbette bunun hesabını vereceklerdir. Allah Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostu edinmeyin ve onlara güvenmeyin dediği halde, bizleri yönetenler sanki Rabbin hükümlerine inatla karşı çıkarcasına, tersini yapmaları asla affedilecek bir durum değildir.
Bizlere dayatmak istedikleri, inançlarımıza aykırı kanunları gündeme getirenlere, bizler eğer gereken derslerini veremiyorsak, sanırım olacaklardan da bizler sorumlu olacağımız bilincinde olmalıyız.
Bugün vicdani ret diyerek gençlerimizi ülke savunmasından uzaklaştırmak isteyenler, yarın ülkeniz çok büyük, bölünün parçalanın ondan sonra gelin diyeceklerdir. Bunu zaten söylediler. Şimdi yapılan ortamın buna hazırlanmasıdır. Lütfen uyanık olalım. Uyumaya ülkece devam edersek, inancımızı Kur'an merkezli değil de, beşeri merkezli yaşarsak, unutmayınız Rabbimde bunu yapan kullarını, namerde elbette muhtaç edecektir.
Rabbim cümlemizi korusun. Aklını kullanmayan kullarımı, pislik içinde bırakırım diyen Rabbim e kulak verelim ve artık emanet verdiğimiz aklımızı geri alalım, bizzat kendimiz kullanmaya başlayalım. Yoksa emanet verdiğimiz aklı bir gün, geri alma gücünü de kendimizde, bulamayabileceğimizi unutmayalım.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK