Değerli arkadaşlar;
Beni duygularıma ve hayallerime götüren memleketime, milletime olan derin bağlılığım ve aşkımdır. Bu aşk dün olduğu gibi bugün, ve gelecekte var volacaktır. Ancak düşünüyorum da bu memleket ve millet benim hayallerime ve aşkıma layık mıdır?
(okuyan ve yorumlayan kardeşlerimi tenzih ediyorum)
Ben hiçbir zaman vatan sevdamdan ve hayallerimden üzüntü duymadım, söylemlerimden, yazılarımdan ve paylaşımlarımdan karşılık beklemedim. Beklediğimde de alamadım ve artık alacağıma olan inancımı da yitirmiş durumdayım…
Sultan Abdülhamit hatıralarını yazmaya başlarken şöyle diyordu:
“ Bütün imparatorluğu bir daha ele geçmez şekilde kaybediyoruz. Bu yenilginin müsebbilleri ve hainleri var, suçluları var, yardakçıları var. Koskoca bir ülke kaybetmenin acısı içinde çırpınan vatan evlatlarına her şeyi doğru görmeleri, doğru değerlendirmeleri için yazıyorum. Kimi suçlayacaklarını bilsinler, kimin yakasına yapışmak gerektiğinde şaşırmasınlar, tarihin hükmünü beklemeden doğru düşünebilsinler ve bir dahi ne yapmaları gerektiğini idrak etsinler “demiştir.
Ne büyük bir söz, ne büyük bir başlangıç ve ne büyük bir uyarı. Bu paragfı okurken muhasebe yapmıyor ve acı çekmiyorsanız artık çok geç kalınmıştır.
söylenecek tek cümle
Geçmiş Olsun.
Tabi anlayabilene…
Ben tarihçi değilim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Atatürk Türkiye’ si birinci Dünya savaşında (Sevr) olduğu gibi bugün de Emperyalist sömürge devletler tarafından masaya yatırılmıştır. Ve tarih yeniden yazılmaktadır. Yazılmakta ve hızla şekillenmekte olan bu tarih, yeni Ortadoğu haritası üzerinde ve dış güçlerin gizli anlaşmaları ile şekil almış ve hızla oluşmaktadır.
Şimdi sormak istiyorum.
Biz bu tarihin neresindeyiz ve kimin yanındayız? Tarihi yeniden yazmak isteyen ABD.' nin ve onun ülkemizdeki mümessili olanlarınmı, yoksa ismini tarihe altın harflerle kazıyan ama günmüz siyasilerinin yok etmeye çalıştığı Osmanlının küllerinden güçlü bir Türkiye yaratan ATATÜRK’ ün mü? Bu yazılmaya çalışılan tarihte bize düşen görev nedir?
Sanal alemde açılan kapıların ardına hapsedilmiş gençlik, tv. ekranları karşısında uyutulmuş halk, milli ve manevi değerleri, vatanseverlik ve milliyetcilik duyguları yok edilmiş Türk toplumu sınırlarının dört bir yanı ateş almış bir coğrafyaya hapsedilmişken, yazılan yazılara itibar edilmemiş yok sayılmışken, yarınlara güven duymamız ve umutla sabahı beklememiz ne kadar doğru olur ki
Emperyal güçlerin Türk insanı ve Türkiye Cumhuriyeti ile olan derdi; ne kürt sorunu, ne Ermeni sorunu, ne de insan haklarıdır. Onların tek sorunu var, o da Türk sorunudur. Yani Türklerdir. 1071 Mlazgirt’ den Osmanlı’ya, Atatürk Cumhuriyeti’nden bu güne ve gelecekte de biz Türkler var oldukça batılı devletler tarafından sorun olarak görülmeye, Haçlı Ruhu ile bu milleti yok etmeye çalışacaklardır. Bundan yüz sene önce Çankkale’de ve tüm Anadulu’da kaybeden dış güçler hesaplarını daima bir sonraki sayfada tekrar yapacaklardır.
Tarih inançsız fertlere ve toplumlara şahit olmakla birlikte milli değerlerine sahip çıkmış ve Milliyetçilik kavramını iyi anlamış toplumlara da yer vermiştir. Milli ve manevi değerlerinden uzaklaşmış topumlar tarihin derinliklerinde hızla kaybolmuştur. Biz Türkler inancımızla, kültürümüzle, milli değerlerimizle bu güne kadar şerefle yaşamış bir milletiz. Ancak yıkılmış yok olmuş bir imparatorluğun küllerinden güçlü bir devlet yaratan Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyet bu günkü cumhuriyet değildir.
Neden değildir?
Atatürk’ ün kurduğu bir partinin bu günkü vekili (Hüseyin Aygün) çıkıp” Atatürk kurtuluş savaşını Ermenilere, Rumlara ve Kürtlere karşı etnik temizlik olarak yapmıştır. Son 30 yıldır yapılan etnik temizliktir” diyebilme cesaretini gösteriyor, diğer yandan birileri çıkıp şanlı tarihimizin en önemli süreci olan “Çanakkale geçilmez”i yalan deyip Seyit onbaşıları, 57. Alayı ve dahi nice kahramanları uydurulmuş hayal ürünüdür, Çanakkale’de de düşman mezalimi ve işgali olmamıştır, deme cesaretini gösterebiliyor ve bu tüm medyada günlerce haber olarak kaldığı halde başta tüm siyasiler olmak üzere Türk insanı buna sessiz kalıyorsa, bu vahim durum Türk insanının uyuşturulduğunun ve milliyetçilik ruhunun yok edildiğinin açık delili değilmlidir?
Bu gün bu devlet kürt kartı ile test edilmektedir. Bu millet geçmişte Vatan ve Milliyetcilik kavramından uzaklaşmanın acı teşrübelerini yaşadı ve tarih boyunca cezasını çok çekti. Artık Dünyanın bize saygı duymasını istiyorsak önce kendi benliğimize sarılmamız ve gerçeğe ulaştığımızda bir olduğumuzu tüm dünyaya ilan etmemiz lazımdır.
Ama çok zor.
Neden umutsuzsun diyenlere diyeceğim şudur ki;
Emek verdiğim, yazdığım ve yazdığımı paylaşmak istediğimde yazılanlara ilgisiz kalmanız, internet üzerinde çeşitli stelerle harcadığınız zamanın %10’ unu dahi okuma ve yorumlama zahmetine katlanmayışınız tükenmişliğimizin açık ilanı değil midir.
(Okuyan, düşünen, değerlendiren ve yorumlayan dostları tenzih ediyorum)
Benim meselem birilerini sevip sevmeme veya birilerinin yorumlama meselesi değil, benim meselem sadece son vatan toprağına sahip çıkma meselesidir.
Geleceğinizin dünden ve bugünden çok daha aydınlık olmasını diliyor ve sizlere hoşcakalın diyorum.
Sevgi, Saygı ve Hürmetle