Çok değil, 2007 seçimleri ve 2010 referandum öncesinde olduğu gibi yine, yeniden siyasi iktidar A.B.-D' dayatmaları ile Türkiye Cumhuriyet' inin temelini derinden sarsmaya devam ediyor.. Bunun adı, AKP iktidarına, yandaş medya gurubuna ve 12 Eylül Referandumunda %58 "evet" çi halka göre hizmet, bana göre ve benimle aynı görüşte olanlar olarak bize göre başka bir şey ..
İktidara geldikleri günden beri her seçim öncesi olduğu gibi şerefli haysiyetli ve ulusuna bağlı kahraman Ordumuzun seçkin generalleri, subayları bir bir yok ediliyor. Gerekçe, Padişahımız böyle buyurdular. Bizler suçlu varsa cezasını çeksin diyoruz.. Gerçek ve sabit olan bilgi ve belgelere bağlı.. Hukuk kuralları uygulanarak.
Soruyorum ve cevap arıyorum. Ey halkım !! Yaşdığımız lüks hayat değildir. Acı hayattır. Bu gün, Atatürk Cumhuriyetine bağlı olanlara yapılan hukuk dışı tutuklamalar ve susturmalar karşısında benim insanımın gelişmelere kayıtsız ve şartsız teslim oluşunun ve suskunluğunun sebebi nedir? Asker üzerine atılan mesnetsizce iftiralara ve karalamalara neden sessiz kalıyoruz.? Neden, biri yada birilerin meydanlarda kendine bağlı olmayanları suçlamalarına alkış tuttuk? Siyasi iktidarın ve sayın Başbakan'ımızın öfkesinin altında yatan sebebler nelerdir?
Ben diyorumki, 12 Eylül'de önümüze konan ve %58 in 'evet' dediği referandumda bizler son tutuklamalar ve göz altılar gösteriyorki bu basit bir anayasa oylaması değildi. Bu 'evet' ile Türk halkı, Atatürk Cumhuriyet' i rejiminin yok oluşuna evet dedi. 12 Eylül referandumunda Türk halkı özgürce yaşama hakkının elinden uçup gitmesine evet dedi.. Şimdi bazılarımız ben ' hayır' dedim rahatım diyebilir. Yok öyle.. Bir atasözü var. Bilirsiniz " Kurunun yanında yaşda yanar" Geçmiş olsun.. Hayırcılar da yandı, hemde acı çekerek.. Çünkü hayırcılar, Yok oluş değil, Dirliş'i arzu ediyorlardı. Çünkü hayırcılar, A.B.-D. Emperyalizmine karşı, Ulusal değerler sahip tam bağımsız Türkiye hayali kuruyorlardı.. Çünkü hayırcılar 3 çuval kömür, 5 kg. pirinç, 4 kg.makarnaya alkış tutmamışlardı...
Dostlar: Kabul etseniz de etmeseniz de Ülkemiz 12 Eylül 2010 Referandumundan sonra dönüşü çok zor olan bir yol ayrımına gelmiştir. Sizlere soruldu mu bilmiyorum ama hiçkimse bana sormadı.. "Dönüşü olmayan bir yola girelimmi?" Demedi.. Sözünü ettiğimiz yol ayrımı, birbirlerinden keskin ve kesin çizgileri ile ayrılmış ve giderek netleşmiş, sivrileşmiştir. Tüm hukuk kuralları çiğnenerek kahraman Ordu'muzun Generallerinin, Subaylarının, emekli paşaların sahte belgelerle tutuklanması, aynı zamanda geçmişte olduğu gibi özgür basının bir yazarının mesnetsizce sorgusuz, sulalsiz tutuklanması ve yine yılardır suçlarının ne olduğu bilinmediği halde kanunsuzca zindanda tutuklu bulunan yüzlerce Türk insanının mağduriyeti ve yine aynı zamanda yazılı ve görsel medyanın korku içinde susturulması ve padişaha kul haline getirilmiş olması olsa olsa, ATATÜRK Türkiye' sinin, Ulusal değerlere koşulsuz ve şartsız bağlı olanların alanen tasviyesidir. Bu aslında Türkiye Cumhuriyet' inin tasviyesinin gayri resmi ilanıdır..
Unutulmasınki: Bu elim ve vahim süreç Türkiye Cumhuriyet'i Devlet'ini bölme gayreti içinde olan A.B.-D nin ekmeyine yağ sürmektir. Son gözaltı ve tutuklamalar göstermiştirki; hükümetin içinde ki gizli yapılanma Sevr ruhu taşıyan Emperyalist A.B.-D. nin böl parçala ve yönet hedefinden başka bir şey değildir. Şu iyi bilinmelidirki, Her kim ne yaparsa yapsın, bizlere padişaha kul olma yerine, bağımsız ulus ve özgür vatandaş olma bilinci aşılayan yüce önderimize duyulan, sevgi ve saygı ve yüksek bağlılıkla sonsuza kadar mücadele edeck, AB-D emperyalizmine karşı direnen tüm uluslara da örnek olmayı sürdüreceğiz.
Çünkü bu vatan bizim.! Unutmayın: "Milletin esareti üzerine kurulmuş müesseseler, er yada geç yıkılmaya mahkûmdur." Saygılarımla Eyüp ÖZTÜRK