Halk arasında bir değim vardır.. Ne derler? "Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir." Ben diyorumki, bugün de ülkemizi cehenneme çevirecek yola gidişin taşları demokrasi, insan hakları ve özgürlük işlenmektedir. Bunları işleyen kim? ABD.ve AB. Yani Emperyalist Devletlerin hizmetkarlığını yapanlar. Bunların içerideki sözde savunucuları ise bu üç kelimeyi dilinden düşürmeyen memleketin dahilinde ve haricinde gaflet ve delalet içinde bulunan sonun nereye varacağını aklına getirmeyen zavallılardır. Bu düşüncede olanları yolun sonunda nasıl bir yer bekliyor diye sormak istiyorum? (( Bu soruyu sorarken de Ulusalcı olmanın Türklüğü ve Türkçe'yi savunmanın yasak olduğu sürece doğru hızla sürüklendiğimizi hatırlatmakta sonsuz fayda var.)) Ülkemizde Anadil olarak Türkçe' den başka bir dili ana dil olarak kabul etmek ve bu düşünceyi savunmak benim mantığıma uymuyor. Bu düşünce içinde olanların düştükleri gafletten geri dönüşleri mümkünmüdür? Bu görüşü savunan ve onların sözcülüğünü yapan zihniyetler korkunç sona sadece kendileri gitmiş olsalardı problem olmaz derdim. Fakat ne yazık ki içeride ve dışarıda gaflet ve delalet içinde bulunanlar, kendilerini değil ülkeyi ateşe atıyorlar. Siz hiç bu güne kadar Emperyal Devletlerin açık bir dille ben ülkenizi mahvedeceğim, ülkenizde ekonomiyi yok edip, yer altı ve üstü kaynaklarınızı talan edeceğim, hatta bununla da yetinmeyip ülkenizde etnik ve dinsel kimlikleri kışkırtıp kardeşi kardeşe düşürüp katlettireceğim, türünden sözler sarfettiğinize tanık oldunuzmu? Ben olamdım... Peki, olabilir mi? Yorum sizlerin... Ben diyorumki, bu gün Emperyalistler tüm Dünya' da evrensel kabul edilen bazı kavramların arkasına saklanmakta ve amaçlarını ancak bu yolla kabul ettirmektedirler. Onlar bu kavramları içine zehir enjekte edilmiş, iyi süslenmiş ve kamufle edilmiş elma şekeri ile bazı kesimleri kandırıp daha fazla özgürlük adı altında halkı zehirlemektedirler. Bu kavramlar nelerdir? Demokrasi, insan hakları, özgürlük. Ülkemizde daha fazla Demokrasi, daha fazla insan hakkı ve daha fazla özerklik isteyen kesimin milli misaki sınırlar içerisinde herkesle eşit hakka sahip olduğunu hatta kendini kürt olarak tanımlayan vatandaşlarımızın bizden daha fazla özlük ve sosyal haklara sahip olduğunu hepimiz bilioruz. Kaldıki kürt nüfusunun adına ikinci bir dil olarak kürtçeyi ana dil olarak isteyenler bu gün kendi içinde de birden fazla lehçe ile konuştuklarını bir bölümünün konuştuğunu diğer bölümünün anlamadığını da ve yazılımı olan bir alfabeninde olamdığını iyi biliyorlar. Ama amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.. Hatırlayanınız vardır mutlaka.. Neyi? Eski çocuk masallarından "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler"de bile, kraliçe, prensesi elma şekeriyle kandırarak zehirlediğini.. Bazılarınız diyecek ki o masallarda olur. Hayır. Artık masallarda olmuyor. Bu gün yasadıklarımızın ve geldiğimiz noktada sürüklendiğimiz sona geniş açıdan bakarsak içinde bulunduğumuz durumun bundan çok da farklı olmadığı açıkça görülecektir. Emperyalizmin oyunu ile zerk edecekleri zehiri hepimizce kutsal kabul edilen ulusal değerler yani Dil, Din,Toprak ve ekonomi kavramların içinde sunuyorlar. İşte bu nedenle son günlerde dillendirilen, aslına yıllardır söylenilen ve son günlerde yüksek sesle konuşulan ana dilde eğitim hakkı türünden kavramları ben elma şekeri ile sunulan zehir olarak görüyorum. Ulusal düşünceye sahip vatanın bölünmez bütünlüğünden yana olup endişelerini dile getirenlerin ve halktan uyanık ve duyarlı olmalarını isteyenlerin felaket tellalığı yapıyorlar diye itham edilmelerine ve ortaya çıkıp gerçeği bilerek yada bilmeyerek görmezden gelmelerine üzüntü ile bakıyor ve onların gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar diyorum. Değerli arkadaşlar; Bir ulusu oluşturan unsurlar nelerdir diye sorsam hiç kuşku yokki hepiniz, Dil, Din, Toprak,kader ve ekonomi birliğidir diyeceğinizden hiç şüphe duymuyorum. Peki dostlar hiç düşündünüzmü ? Ortak dili aradan kaldırırsak ülkede ne kadar dil varsa o kadar parçaya ayrılmış insanlar topluluğu Sonucu ortaya çıkmayacakmı? Hal böyle iken Emperyalizmin baş aktörü ABD.' ye ve onun hizmetkarlığını yapan AB.' ye tabi içeride ve dışarıda savunuculuğunu yapan zavallı hizmetkarlara sormak farz olmazmı ? Neyi? O kadar eyaletine rağmen ABD'de diğer yandan AB. ülkelerinde ikinci yada üçüncü bir Ana dil eğitimine neden izin verilmez.? Kendilerinde izin verilmeyen birden fazla Ana dil eğitimi için benim ülkeme ısrarla baskı yapılmasından kasıt ne olabilir? Ulusların parçalanmalarına sebeb olan sadece Dil birliğinin yok olmasımıdır? Elbette hayır. Fakat, ülkemiz sadece etnik kimlik açılımına değil, aynı zamanda dinsel kimlik açılımına da sahne olmaktadır. Bunu sadece bu gün yaşanan alevi vatandaşlarımızın taleplerini düşünerek söylemiyorum. ülkemizde son yollarda yaşanan gelişmeleri göz önünde tutarak söylüyorum. Çok değil 4-5 sene önce değilmiydi ben müslüman olduğum halde yüze dinimiz İslamın propagandasını yapamazken yapanlar tutuklanırken. Ülkemin birçok bölgesinde, Taksim meydanında Hiristiyanlık propagandası yapanlar, evlere içinde Dolarlı Hiristiyanlık dergileri gönderip kısa bir makale ve okunduğunu kontrol etmek için bir kaç soruyuz çözdürüp geri gönderin size bol para göndereceğiz diyenler gel hiristiyan ol seni ihya edelim diyenler, Hiristiyanlık dini zenginlik dinidir diyenler varmıydı? Vardı..... Bu gün bittimi? Bence hayır... Biraz düşününce ve yazdıkları göz önünde bulundurulunca amaç da haliyle ortaya çıkmaktadır. Amaç ülkeleri parçalamak olunca, sizce emperyalizm hangi yöntemleri kullanır? Herhalde ulus devlet ideolojisini değil. Hem zaten Emperyalist ABD' nin amacı Ulus devletleri küçücük parçalara ayırmak değil mi? Emperyalistlerin bu gün en karşı olduklarının başında Ulus devletler gelmiyor mu?
Değerli arkadaşlar; Ulus devlet Ulusal çıkarlarını koruyan devletlerin sahip olduğu güçlü ordu ve güçlü ekonomi ile mümkündür. Aynı zamanda Ulus Devlet Dil birliği, Din birliği, Toprak birliği olan Devlet demektir. Emperyalistler güçlü bir ulus devletin emperyalizmin tüm çıkarlarını alt üst edeceğini kabul etmektedir. Bu nedenle Emperyalizm Ulus devleti sevmez ve Ulus Devlet' i yok etmek için öncelikle ona temel sağlayan Orduyu ve ekonomiyi sayıf hale getirmek için 30 Yılda PKK ' yı ve kürt kartını oynatmıştır. Bu yolla Devletin ekonomik gücü zayıf düşürülmüş, son dönemde de güçlü ordu çeşitli entrikalarla iç karışıklığa ve sinir erozyonuna uğratılmıştır. Devamında da Dini ve yukarıda da ayrıntılı olarak bahsettiyimiz Dili parçalama gayretinde olmuşlar ve olmaya devam edeceklerdir. Bir süredir zaten etnik parçalanma sürecini toplumca yaşıyoruz. Emperyalizm, ülkemizi bir ayrıştırma laboratuarına dönüştürerek milli kimliğimizi ayrıştırmanın türlü deneylerini yapmaktadırlar. Peki, etnik ayrışma böyleyken dinsel ayrışma farklı mı? Her gün yeni bir parçalanma yaşanmıyor mu? Önce dört mezhep ardından onlarca tarikat ve yine ardından yüzbinlerce cemaat. Mahalle aralarına kadar yayılan, şeyhler, şıhlar bu sürecin bir parcası değil mi? Tüm bunların yanında son dönemde yeniden işlenmeye başlanan türban yani açık baş, kapalı baş, diğer taraftan da ALEVİ- SÜNNİ AYRIMI...
Sonuç itibarı ile yapılması lazım gelen vatanı korumak ve savunmak için ulus devletin ve milli kimliğimizin var olması ilk koşuldur. Bu koşulda ancak ve ancak, Dil birliği, Din birliği, Toprak birliği ve ekonomik birliği sağlamakla mümkündür..
ATATÜRK 'Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.' Demiştir. Derkende bir gün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyet' inin iç ve dış tehditlerle karşı karşıya kalacağını açıkça beyan etmiştir. Bunları sağlamaktan aciz bir ulus Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün dediği gibi '' Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. Özgürlük olmayan ülkede ölüm vardır, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür. Yabancı bir devletin koruyup kollayacıgını kabul etmek,insanlık vasıflarından yoksunlugunu,güçsüzlük ve miskinligini itiraftan başka bir şey degildir. Gerçektende bu seviyesizlige düşmüş bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Demiştir. Saygılarımla...
Not:Nusret Kebapçı adlı yazarın okuduğum bir yazısından esinlenerek ve alıntılar yaparak kaleme aldım. Kendisine müsade ettiği için sonsuz teşekkürler ediyorum..