Geleceğimizin fatihleri gururumuz öğrencilerimiz ve İstanbul'un ilelebet sahibi kalacak sevgili okuyucularımız, unutulmamış ve asla unutulmayacak bir kutlu ayın yıl dönümünü idrak etmenin doyumsuz lezzetini sizlerle paylaşmanın onurunu yaşıyorum.
Aziz milletimizin dünya tarihine altın harflerle yazdırdığı zaferlerin başarıların her birini kutlamak için birer gün belirlemiş olsaydık; herhalde 365 gün bize yetersiz kalırdı. Ancak 21 yaşında ortaçağın sonunu getirmiş Bizans surlarına diz çöktürmüş. Kadın, çocuk genç yaşlı demeden hemen her Bizanslının çiçeklerle karşıladığı, kutlu mesajın sahibini bulduğu günü, ayırdık diğer 364 günden İstanbul un fethinin 557. Yılını idrak etmenin gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Bu gün dünyanın gözbebeği, medeniyetlerin, kültürlerin, dinlerin kesiştiği, milletlerin barış ve kardeşlik içinde yaşadığı bu güzel şehri bizlere kazandıran Fatih Sutan Mehmet'i anmak, fethi anlamak ümidini yüreklerde yeniden canlandırma hevesiyle kalemi aldım elime.
Yıllardır tarih derslerinde, İstanbul'un fethini; sebepleri, sonuçları, dünya tarihi, medeniyetler tarihi, kültür tarihi açısından değerlendiririz.
Ben bu gün fethin bir başka yönüne bakmak, dikkatlerinizi bir başka yöne çekmek istiyorum.
Tohum verimli bir toprağa düştüğünde ağaç olmaması meyve vermemesi düşünülebilir mi? 1380 yıl önce bir sevda düştü ateşli yüreklere. Kutlu bir mesaj geldi âlemlerin sulatanından...
Aslında biz fethin 1380. Yılını kutluyoruz. Çünkü fetih 1380 yıl önce yüreklerde çoktan gerçekleşmişti. Âlemlerin Sultanı ' İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.' Dediği anda İstanbul kalplerde çoktan fethedilmişti. Olur muydu onun söylediğini boşta bırakmak. Olur muydu onu mahzun etmek. Elbette olmazdı
Bu güzel iltifata mazhar olmak; bu kutlu müjdenin sahibi olmak isteyen, yüreğinde iman ateşi yanan, kalbi peygamber sevgisiyle dolu nice emir nice ordu artık rüyalarını bu fetihle süslemişti.
Defalarca kuşatıldı surları, defalarca dövüldü burçları. Ama fetih bu aziz millete nasip oldu. Çünkü Türk milleti var olduğu günden bu güne kadar taşıdığı cihan şümul devlet anlayışı, dünyaya sevgi, şefkat, barış ve hoşgörü getirme düşüncesi fethi zorunlu kılmıştı. Ortaçağ karanlığında yaşayan Avrupa ancak Türk Milletinin hoşgörü ve barış anlayışında aydınlığa kavuşabilirdi. Ve bu milletin fethi gerçekleştirebilmesi için muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttu.
Türk milleti hedefi gördüğünde, kendisine sunulan kutlu mesajı aldığın da yayından fırlamış bir ok misali şaşmaz yolundan.
Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün ' ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum' dediğinde yedi düvelin ordularını dize getirildiği gibi hedefin gösterilmesi yeterliydi başarmak için.
Canım milletim aşığı olduğum vatanımın her ferdi: sizlere bir mesajı burada hatırlatmak, yüreklerinizde var olan aşk ateşini körüklemek istiyorum.
Yüzyıllar öncesinden Hz Muhammed Mustafa'nın, Ahmed Yesevi'nin, Hacı Bayram Veli'nin, Hacı Bektaş Veli'nin, Yunus Emre'nin Mevlana'nın Pir Sultan Abdal'ın mesajını hatırlatmak istiyorum.
Bu gün yeryüzünün her karesinde alev alev yanan yürekler: merhamet, sevgi, şefkat, hoşgörü ve barış bekliyor. Sizin var olduğunuz günden bu güne kalbinizde var olan asil duygulara bu gün insanlık her zamankinden daha muhtaç. Fethedilmeyi bekleyen altı milyar kalp
Türk milletini bekliyor.
Bu anlamda bizi bir arada tutan tüm değerlerimize; ortak geçmişimize, ortak ideallerimize, her zamankinden daha sıkı sarılmalı aramızdaki kardeşlik bağlarını her şeyin üzerinde tutmalıyız. Çünkü insanlık buna muhtaç
Çünkü insanlık, Türk milletini bekliyor. Fethiniz kutlu olsun.
29 - Mayıs- 2009 YUNUS KOŞAR Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni: