Allah Kur'an ı sizlere bir rehber, bir güneş olsun diye indirdim diye öğüt verir bizlere. Bizler ise Kur'an ı yeterli görmeyip, içinde her şeyin olmadığını, onun özet bilgiler içerdiğini, söyleyenlere inanırız. Kur'anda olmayan rivayet yoluyla edindiğimiz onca bilgilerin, hükümlerinde Allah katından olduğunu söyleriz, çünkü bize böyle öğretilmiştir.
Rehbere hiç müracaat etmediğimiz içindir ki, habersiz yaşar gideriz rivayet ve sanılarla. Tıpkı Kur'an ın indirildiği dönemde olduğu gibi. O devirlerde elbette, hem Allah a iman ediyorlar, hem de daha önce gelen dinlerin bazı etkileri yaşanıyordu. Fakat Allah ın indirdiği din öyle bir hal almıştı ki, dinin aslı hurafenin içinde kaybolmuştu adeta.
Uydurdukları hurafelere ve sanıya iman etmeleri, nefislerine daha yakın gelmiş olmalı ki, kendilerince bir din yarattıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. İşte Rahman da bunun için ve en son bir şans daha vererek kullarına, elçisi olarak seçtiği örnek insan Hz. Muhammet aracılığıyla, KUR'ANI bizlere göndermiştir.
Rabbim onlarca ayetinde bizleri, Kur'an a davet ederek, onun ipine sarılmamız gerektiğini söyleyip, sizleri KUR'AN dan HESABA ÇEKECEĞİM demiş, bizlerin işini de aslında çok kolaylaştırmıştır.
Bakın sizlere bugün, Necm suresi 19 ve 23. ayetleri hatırlatarak, o günkü toplumun yanlış inançlarına karşılık, kendilerine seçtikleri şefaatçiler, yani putların ancak bir hurafe, bir sanı ve nefislerinin uydurmaları olduğunu, Rabbim nasıl ikaz ederek söylüyor. Tabi bizler bu ayetten nasıl bir ders çıkarmalıyız burası önemli.
Necm 19: Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı. 20 Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı. 21 Erkek size, dişi Allah'a mı? 22 İşte bu, insafsız bir bölüştürme. 23 Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.
Yukarıdaki ayette, o devrin inançları gereği şefaat umdukları putlardan bahsederken, bakın Rabbim nasıl uyarıyor?
(Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar.)
Demek ki Allah, kanıt indirmediği hiçbir konunun iman adına benimsenmesini istemiyor, tam tersine bunu yapanlara kızıyor. Kanıtı da indirdiğim kitaplarda arayacaksınız diye de, bizleri birçok kez uyarmamış mıydı?
Rehberinde kanıt indirmediği konular hakkında, Rabbim ne diyor lütfen dikkat edelim.
Onlar sadece sanıya, birde nefislerinin hoşlandığı şeylere uyuyorlar diyor.
Hatırlayınız lütfen, Allah ın Kur'an da hiç bahsetmediği, hüküm vermediği onca konular, sırf nefislerimizi tatmin adına, menfaatlerimizin baskın çıkmasıyla, bunlar Allah katındandır diye bizlere sunmuyorlar mı? Allah katından olsaydı, Rabbin rehberinde apaçık yazmaz mıydı diye niçin düşünen yok?
Ayetin sonunda Rabbin söylediği, çok önemli bir cümle var, onun üzerinde sanırım çok düşünmeliyiz.
(Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.)
Demek ki hidayeti yalnız KUR'AN DA aramalıyız. Peygamberimiz Rabbimden gelen hidayetin uygulayıcısı olduğuna göre, Kur'ana uymayan onun vermediği bir hüküm konusundaki sözleri, bu peygamber sözüdür diye nakledenlere karşı çok dikkatli olmalı ve onların tuzaklarına kanıp adeta putlardan şefaat bekleyenlerin durumuna düşmemeliyiz.
Bildiğiniz gibi ayette bahsedilen Lat, Uzza gibi putlara Tanrı diye tapılmıyor, tam tersine onlar geçmiş zamanlarda yaşamış, sevilen, değer verilen insanların putlarıydı. Bunlardan şefaat isteniyor ve Allah a aracılık yapması, günahlarının affedilmesi için yalvarılıyordu. Acaba günümüzde bunun daha değişik şekli, edindiğimiz velilerden, daha başka yöntemlerle yapılmıyor mu dersiniz? Biraz düşünün aklınıza o kadar çok örnek gelecek ki. Bununda yorumunu sizlere bırakıyorum.
Dilerim Rabbimden, bizleri Kur'an ın ipine sarılan, onu rehber edinen, onun güneşi ile aydınlanan kulları arasına, bizleri de alması dileklerimle.
SAYGILARIMLA ...Haluk GÜMÜŞTABAK